Sizin
Kanuni’niz hangisi? At üstünden inmeyen, fetih üzerine fetih
yapan bir cihan sultanı mı? Yoksa Hürrem’in aşkıyla yanıp,
tutuşan, iktidar sahibi ve duygusal bir adam mı? Osmanlı tarihi
hakkında sayısız belgenin bulunduğu, dünyanın en büyük
arşivlerinden Venedik Arşivi’nde, Kanuni dönemi üzerine
araştırma yapan tarihçi Serap Mumcu’nun satırlarıyla,o döneme
dönüp gerçek Kanuni’nin izini sürüyoruz. Elbette belgelerin
söyledikleri eşliğinde.
Söz
Serap Mumcu'nun...
Muhteşem
Yüzyıl, tarihsel gerçekleri yansıtmadığı, at üstünden
inmeyen koskoca cihan padişahını haremin dört duvarı arasına
sıkıştırdığı gerekçesiyle suçlanıyor. İşin tuhafı,
dizide erkek egemen bakış açısıyla hayat bulan Sultan
Süleyman’ın güçlü bir erkek figürü gibi sunulmaması
eleştiri topluyor. Şimdi diziyi, kurgularıyla baş başa bırakıp,
eleştiri dozunu yasaklamaya kadar getirenleri de bir tarafa koyalım
ve belgelerdeki Süleyman’ın nasıl göründüğüne bakalım.
Sultan
Süleyman Muhteşem miydi değil miydi? Muhteşem Unvanı Nereden
Geliyor?
Sultan
Süleyman hakkında Batılıların sahip olduğu birinci elden
kaynakların en mühimleri Venedik Devlet Arşivi’nde bulunanlar.
Burası, barındırdığı belgeler göz önünde bulundurulduğunda
dünyanın en saygın arşivlerinden biri olarak kabul ediliyor. Dev
arşiv, Osmanlı tarihini aydınlatacak çok sayıda belgeyi de
bünyesinde bulunduruyor. Ben de sizinle, burada Kanuni dönemine ait
incelediğim belgeler arasından karşıma çıkan farklı Sultan
Süleyman portrelerini paylaşacağım. Elbette bu örnekler,
Kanuni’nin tam anlamıyla nasıl biri olduğuna dair tüm sırları
aydınlatmıyor. Sadece o dönemin Venedik baylosu (elçisi)
tarafından aktarılanlar etrafında dolaşacağız.
Muhteşem
yerine ‘Büyük Türk’
Bu
belgelerde, Venedik elçilerinin (baylosların) raporlarında Sultan
Süleyman için “Gran
Signore”
(Büyük
Bey)
ya da “Gran
Turco”
(Büyük
Türk)
ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz. Hatta bu unvan
genellikle tek başına ‘Sultan’ı vurgulamak için kullanılır
ve ‘Sultan’ın adı genellikle doğrudan belirtilmez. Sultanlara
“Magnifico”
(kelimenin İngilizcesi ‘magnificent’
Fransızcası ise ‘magnifique’dir)
dememeleri, onları küçümsedikleri anlamına da gelmez. Bugün
İncil’i elinize aldığınızda dahi Hıristiyanların Tanrı’ya
“Signore”
diye hitap ettiklerini görebilirsiniz. Sultan Süleyman ve
kendisinden sonra gelen sultanlar saygıdeğer olarak görüldükleri
için bu unvanı almışlardır.
Öte
yandan “Magnifico”
yani muhteşem unvanının genellikle Sultan Süleyman ve kendisinden
önce ya da sonra gelecek sultanlar için de kullanılmadığı
görülür. Bu unvan Venedikliler tarafından daha çok beylere,
paşalara ve Venedik’in yüksek düzeyli yöneticilerine verilirdi.
Sultan Süleyman döneminde “Magnifico”
olan İbrahim Paşa ya da Rüstem Paşa gibi vezir-i azamlar ve diğer
paşalardır. Bu unvan, baylos raporlarında paşaların isimleriyle
yazılır. “Magnifico İbrahim”, Magnifico Rüstem”
gibi.
Neticede
bir tarihsel belgeyi elimize alıp baktığımızda bu belgenin resmi
bir evrak taşıması gerçeğinden yola çıkarak ,belirli kurallar
çerçevesinde yazılması gerektiği unutulmamalı. Bu kurallar
sadece bütün yabancı kaynaklarda değil, Osmanlıca metinlerde de
karşımıza çıkar. Osmanlıca belgelerde, ‘elkab’ denilen
unvanlar bulunmaktaydı ve bu unvanlar kişilerin görevlerine göre
çeşitleniyordu. Mesela Venedik baylosu için Osmanlı belgelerinde
kullanılan elkab şöyleydi: "Kudvetü’l-ümerâ fi
milleti’l-mesihiyye"(Hıristiyan milletinin temsilcilerinden)
Buna göre kişinin saygınlığı, milliyeti ve dininin de
vurgulandığı elkablar belirtilmeden bir metin kaleme almak,
diplomatik ilişkilerin devamlılığı açısından uygun
bulunmazdı.
Buna
göre Sultan Süleyman esasında Venediklilerce, ‘Muhteşem
Süleyman’ değil ‘Büyük Türk’ olarak anılıyordu. Elbette
Batılı rakiplerinde hayranlık ve korku uyandırıyordu.
At
üzerinde kimi bekliyordu?
Yıl
1551, Sultan Süleyman 57 yaşında. Büyük bir hastalıkla mücadele
etmiş, ölümlerden dönmüş. Öyle bir hastalık ki, öldüğüne
dair söylentiler almış yürümüş. O ise “Ölmedim, bakın
ayaktayım” mesajı vermek istercesine at üzerinde. Üzerinde
kıpkırmızı ve altın süslemeli göz kamaştıran kaftanı var.
Paşalar, beyler, yeniçeriler... Hepsi onunla birlikte. Bu bir
karşılama korteji. 23 Nisan 1551 sabahı Sultan Süleyman’ın at
üzerinde, büyük görkemle beklediği, dinlenmek üzere Edirne’ye
giden biricik aşkı Hürrem ve kızı Mihrimah Sultan...
Venedik
baylosu da, Hürrem ve Mihrimah Sultan’ı kortej eşliğinde
bekleyenler arasında. Belgelerde yazılanlara bakılırsa, kendine
bu kalabalık içinde iyi bir yer seçmeye çalışıyor. Amacı
Sultan Süleyman’ı yakından görmek, hatta imkân bulursa
selamlamak. Baylos, o gün Sultan’ın yüzünde hastalıktan izler
arıyor. “Aslında yaşamadığı söyleniyordu” diyor ve
Sultan’ın ciddi bir hastalık atlattığının yüzünden
anlaşıldığını ekliyor.
Söylentilerin
ciddiyetine rağmen Sultan Süleyman hayatta ve saatlerce at üzerinde
Hürrem’i karşılamak için bekliyor. Eşini seviyor ve onu
sevdiğini, ona değer verdiğini cümle âleme ilan etmekten de
çekinmiyor. Üstelik bu, Sultan Süleyman’ın sevgili eşi için
ilk defa at sırtında oluşu da değil. Topkapı Sarayı
arşivlerinde çalışanlar da harem hâlâ eski saraydayken, Sultan
Süleyman’ın sık sık atına binip eski saraya gittiğinin
belgelerine rastlayabilirler.
Oğlu
Cihangir’e düşkünlüğü
Sultan
Süleyman’ın at sırtında sık sık gezilere çıktığı
biliniyor. Gençlik yıllarında İbrahim Paşa ona sık sık eşlik
edermiş. Olgunluk döneminde ise yanında başka biri var. Baylos,
Venedik’e gönderdiği raporlarında Süleyman’ın Hürrem
Sultan’dan olma oğlu Cihangir ile sık sık at gezilerine
çıktığını yazmış. Hatta diğer oğulları tek tek sancağa
çıkarken Cihangir sarayda babasının yanında kalmış ve Sultan
Süleyman her gittiği yere onu da götürür olmuş. Cihangir’in
doğuştan gelen hastalığı yüzünden babası ona daha düşkün
olmuş.
Taht
için favorisi kimdi?
Artık
oldukça popüler olan relazionelerde (Venedik
Baylosu’nun Venedik’e gittiğinde Senato’ya sunduğu raporlar,
Alvise Renier ve Nicolò Michiel’in raporları) Sultan Süleyman’ın
taht için favorisinin oğlu Selim olduğu belirtiliyor. Bu
raporlarda ayrıca Sultan Süleyman’ın oğulları arasında bir
kıyaslamaya da gidiliyor ve balyoslar Süleyman’ın birinci
hanımından (Mahidevran) olan Mustafa’yı öve öve
bitiremiyorlar. Olağanüstü yakışıklı ve yetenekli olan
Mustafa’ya karşı Kızıl Sultan’ın (Hürrem Sultan
Venediklilerin belgelerinde “La
Rossa”
diye adlandırılıyor.) oğullarına göre de yeniçerilerin ve
halkın sevgilisi olduğunu söylüyorlar.
Büyük
Kırmızı Rus
Aşkı
“La Rossa”
Sultan
Süleyman’ın Hürrem Sultan’a düşkünlüğü de baylosların
Senato’da Venediklilere okudukları raporları arasında yer
alıyor. Baylos da Hürrem’in Sultan Süleyman’ın aklını
başından aldığını ve ondan olan oğullarının şanslarının
daha yüksek olduğunu düşünüyor. Hatta Sultan Süleyman’ın
ölümü halinde bu oğulları arasında ciddi rekabet olacağını
belirtiyor.
Sultan
Süleyman’ın görünüşü
Oldukça
iri uzun boylu, ama şişman değil aksine iyi bir fiziğe sahip diye
tarif edilen Sultan Süleyman, geniş bir alna, kartal burnuna ve iri
siyah gözlere sahipmiş.
Mihrimah
ve Rüstem Paşa’ya verilmeyen özgürlük
Muhteşem
Yüzyıl’da ilgiyle izlenen unsurlardan biri de Sultan Süleyman’ın
çocuklarıyla ilişkisi. Dizideki Mihrimah çoktan başkasına âşık
oldu bile, oysa gerçekte durum bundan oldukça farklı görünüyor.
Mihrimah Sultan’ın babası Sultan Süleyman ile Rüstem Paşa
yüzünden gerginlikler yaşadıkları biliniyor. Ancak bu gerginlik
sanılanın aksine Mihrimah Sultan’ın Rüstem Paşa ile evlenmek
istememesinden dolayı yaşanmıyor. Mihrimah Sultan yeni
nişanlandığı Rüstem Paşa’yı yakından tanımak istiyor. Bu
nedenle de Rüstem Paşa ile nişanlılığın resmiyetinde harem
kısmında buluşabilmek için babasından izin istiyor. Ancak Sultan
Süleyman biricik kızının bu isteği karşısında ona olumsuz
yanıt veriyor. Bunun nedenini izah ederken de zamanında İbrahim
Paşa’ya tanıdığı ayrıcalıkların onu fazlasıyla
şımarttığını ve sonunu hazırladığını söylüyor. Belli ki
aynı hataya düşmesin diye Rüstem Paşa’yı bu ayrıcalıktan
mahrum bırakıyor.
Sultan
Süleyman bu davranışı ile de hatalarından ders çıkarabilen,
doğruları yapmak adına çocuklarına taviz vermeyen bir baba
portresi çiziyor.
Yazının
başında belirttiğim gibi sadece bu örnekler üzerinden Kanuni’yi
tam anlamıyla çözmek mümkün değil ama birkaç belge bile
doğrudan tarihsel gerçekliğe dokunmamızı sağlıyor. Bu da fikir
edinmemiz açısından çok önemli.
http://tr.scribd.com/doc/124972683/Tempo-Ocak-2013-pdf#scribd
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder