İtalya'nın en kuzeyinde Lombardia Bölgesi'nin başkenti kabul edilen Milano'yu tanıyalım. Milano'nun bağlı olduğu Lombardia bölgesi İtalya'nın kuzeyinde Alplerin kucağında, İsviçre sınırında bulunmaktadır. Lombardia'yı İsviçre'den Po Irmağı, Como Gölü ve il lago Maggiore (Büyük Göl) ayırır. Lombardia zengin kuzey şehirlerinin bulunduğu bölgedir. Bu zenginliği etrafınıza şöyle bir göz gezdirerek hemen fark edersiniz. Çevrenizde zengin kiliseler ve saraylar bulursunuz. Zengin ailelerin huzurla yaşamlarını sürdürdükleri evleri vardır ve bu evler gösterişli bahçelerle çevrilmiştir. Zengin şehirlerin sokakları temizdir. Bisikletliler ve motorlu taşıt kullananların sıkılıkla yanınızdan geçtiğini görürsünüz. Yaya olarak karşıdan karşıya geçişlerde araç kullananların size ne kadar da saygılı olduğunu fark edersiniz.
Başkent Roma'dan sonra nüfus yoğunluğu en fazla İtalyan şehri olan Milano (1.300.000 civarı), birçok bakımdan sadece İtalyanlar için değil neredeyse tüm Avrupa için bir metropoliten olma özelliği göstermektedir.
Biliriz ki Milano deyince akla hemen moda gelir. Milano'da göz alıcı vitrinlerin önünden geçerken büyülenmemek olanaksızdır. Milano sokakları bu nedenle vitrinden çıkmışlar gibi giyinen ve modacıların dikkatini çekmek isteyenlerle doludur.
Şehrin öncü olduğu bir dalda otomotiv sektörüdür. Milano aynı zamanda bir fuar şehir özelliğini de korumaktadır. Otomitivden, teknolojiye, beyaz eşyadan mobilyaya kadar bir çok alanda dünyanın sayılı fuarları bu şehirde düzenlenir. Bu nedenle şehre hemen hemen her Avrupa şehrinden doğrudan tren ve uçak seferleri vardır. Milano bir çok şehirlerarası seyahatler için de önemli bir geçiş noktasıdır.
Milano şehri İtalya için oldukça önemli bir finans merkezidir. Şehir her bakımdan İtalya ekonomisini ayakta tutmaktadır. Bir nevi İtalya ekonomisinin kalbinin attığı yerdir Milano. Şehrin kalbi ise tam da merkez noktada olan kilisesi yani Duomo'dur.
Duomo di Milano
Dünyanın en büyük gotik kiliselerinden biri olan Duomo Alplerden bile görülecek kadar yüksekliğe sahiptir. (157 metre yüksekliği sahiptir.) 92 metreyi bunla genişliği de Duomo'nun gösterişine gösteriş katmaktadır. 14. Yüzylda prens Gian Galeazzo Visconti tarafından inşasına başlanan Duomo'nun inşası bu tarihten 500 yıl sonra bitirilebilmiştir. Duomo'nun etkisi elbette dış görüntüsü ile sınırlı değildir. Esas büyü içeride insanı etkisi altına almaktadır. Vetray süslemeleri ve resim sanatını İncil'de ve Eski Ahid'de yer alan hikayeleri anlatmada kullanmaları uzun yüzyıllar boyunca kilisenin dini insanlara anlatmada kullandığı çok önemli bir teknik olmuştur. Ünlü Alman Ressam Albert Dürer annesinin ağzından bir Hıristiyanın dinini okuma yazma bilmeden kilisede gördüğü resimlerden öğrendiğini belirtir. Vitray üzerinde güneş ışığının da etkisiyle ruhani bir havaya bürünen resimler elbette ibadet etmek üzere kiliseye gelenleri daha fazla etkisi altına alıyordu. Duomo'nun ihtişamına ihtişam katan diğer bütün güzelliklerini sizlerin hayal gücüne bırakıp şehri turlamaya çıkıyorum.
Duomo Meydanı
Duomo'dan çıkışta kendinizi kocaman bir meydanda buluyorsunuz. Bu meydanın adı Palazzo del Duomo, meydanın ortasında Kral Victor Emanuel II'yi Martino Savaşı'nda tasvir eden bir heykel bulunmakta, sırtınızı Duomo'ya verdiğinizde sağ tarafta dünyanın ilk kapalı modern alışveriş merkezi sayılan Galleria Vittorio Emanuele II bulunmaktadır. 1865 yılında Mimar Giuseppe Mengoni tarafından bir Milano salonu gibi inşa edilen galeri bu mimarın son eseri olma özelliğini taşımaktadır. Ne yazık ki Mimar Mengoni galerinin yapım aşamasında kurulan iskeleden düşerek hayatını kaybetmiş. Galeriden içeri girenlerin gözleri şaşalı vitrinlerin hemen ardından yerdeki boğa figürünü aramaktadır. Zira bu figürün etrafında dönenlere şans getirdiğine inanılmaktadır. Milano'ya yaptığım her ziyarette ben de bu figür etrafında dönerek kendimi şansa boğmaktayım.
Galeriyi geçip de Piazza della Scala'ya vardığınızda sizi öncelikle Leonardo da Vinci heykeli karşılar. Kültür ve sanatın dünyadaki merkez noktalarından biri olan İtalya'nın eşsiz sanatçıları ülkenin her yerinde karşınıza çıkabilir. Leonardo da Vinci Milano için oldukça önemli bir isimdir. Zira sanatçının o meşhur "L'ultima Cena"-"Son Akşam Yemeği" eseri şehirde bulunan Santa Maria della Grazie Kilisesi'nin duvarında onu bekleyen hazin sonu beklemektedir. Leonardo bu eşsiz eserini yaparken bilim adamı yönünü de kullanıp çeşitli deneylerini resmi üzerinde uygulamıştır. Kullandığı boyaların kısa bir süre içinde kurumasını sağlayan yumurta akını boyalarına katan Leonardo, yumurta akının bu eseri günden güne çürüteceğini hesap edememiştir. Bugün "Son Akşam Yemeği" günden güne çürümekte; ama yine de bitmek bilmeyen ziyaretçilerini randevu ile kabul etmeye devam etmekte.
Leonardo'nun heykeli etrafında dolaştıktan sonra Teatro alla Scala'ya geçilmektedir. 1778 yılında yapılmış olan bu yapı dünyanın en itibarlı eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Sforzesco Kalesi
Teatro alla Scala'nın ardından gidilecek nokta Dante Caddesi'nin sonunda yer alan Sforzesco Kalesi'dir. 15. Yüzyılda Visconti ailesi tarafından inşa edilen bu kale birbirinden güzel avluları ile ziyaretçilerini büyülemektedir. Sforzesco ailesinin kendilerine saray olarak inşa ettikleri, ancak bir kale görünümünde yapılmış bu saray oldukça sağlam restorasyonlardan geçip günümüze neredeyse yeni gibi kalmayı başarmıştır. Şehrin gürültüsünden sizi çekip alan iç avlular ve genişçe bahçeler Milanolulara şehrin karmaşasını unutturmaktadır.
Milano'ya gelenler şu yerleri ziyaret etmeliler:
Castello Sforzesco
Duomo
Galleria Vittorio Emanuele II
Museo Poldi-Pezzoli
Palazzo Reale
Pinacoteca Ambrosiana (Pinacoteca resim galerisi demektir.)
Pinacoteca di Brera
Sant'Ambrogio
San Satiro
Teatro alla Scala
Via Monte Napoleone
Milano denilince elbette akıllara bir de futbol gelir. Milan ve İnter Milan derbisi için söylenilenleri ise üzerine bir şey katmadan sizlere aktarıyorum. Zira futbol çok da ilgi ve bilgi alanıma girmiyor. "Hem İtalya'nın en büyük kulüplerinden olmaları, hem Avrupa'da iki kulübün de büyük başarılara imza atmış olmaları, hem de müthiş tribün atmosferleri nedeniyle İtalya'nın ve dünyanın en önemli derbilerinden biridir. Roma derbisi kadar nefret dolu değildir... Çünkü Inter ve Milan arasında Roma ve Lazio arasındaki gibi bir kutuplaşma yoktur. Bu kulüpler arasında zirveye oynamanın verdiği hırs ve önde olma yarışı vardır"... Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil de bir yazısında bu rekabete değinmiş: ".Rekabet, İtalya'da Milano şehrinin iki kulübünde, İnter'le Milan arasında da yaşanıyor. İnternazionale tribünlerini sıradan vatandaşlar doldururken, Milan localarında dük'ler, baron'lar filan oturuyor. "Ayol şu cahil İnterliler İngilizce bile bilmiyor şekerim" ayaklarına yattıkları için, kulüplerinin ismini, İtalyanca Milano yerine, kurulduğu şekliyle, İngilizce Milan olarak kullanıyorlar.)
http://www.sporbul.com/spor/y/17041/dunyanin-en-buyuk-derbileri-foto-galeri.html
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20555783.asp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder