5 Aralık 2018 Çarşamba

İtalya'da Yaşamak


Yurtdışı deneyimleri

İtalya’nın birçok şehrinde sıklıkla misafirlerimi gezdiriyorum. Büyük bir hevesle geliyorlar ve İtalya’da bulunma hali kesinlikle onlara çok iyi geliyor. Ancak çoğu zaman eksik bilgi ve ilgi azlığı nedeniyle almaları gerekenden çok azı ile yetinip evlerine geri dönüyorlar. Benim için elbette bu durum hayal kırıklığı ile karışık bir endişe de yaratıyor. Çünkü gezdikleri bölge ile ilgilenmekten çok o bölgede bulunduklarını başkalarına bir an önce sosyal medya hesaplarından göstermek istiyorlar. Dolayısıyla o andan uzaklaşıp çevrelerindeki güzelliklerden de farkında olmadan mahrum kalıyorlar. Ben paylaşmayın demiyorum genellikle tek dediğim şey şu oluyor: Oksijen maskesini önce kendinize takın sonra başkalarına.

Günümüz dünyasının teknolojik sorunlarını bir tarafa bırakırsak eğer, İtalya gerçekten de her noktasıyla gezilmeyi görülmeyi hak eden bir ülke bunu hepimiz biliyoruz. Ben mümkün olduğunca geziyorum, hem işim gereği hem de kendim için. Gezmek görmek güzeldir hem kim sevmez ki öyle değil mi? Üstelik bu sayede deneyimleriniz de artar ve başkalarına anlatacak çok hikayeniz olur.

Misafirlerim beni genellikle bu deneyimlerimi paylaştığımda ilgiyle dinlerler. Ben burada nasıl yaşıyorum? İtalyanlarla anlaşabiliyor muyum? İtalyan bir adamla evli olmak nasıl bir duygu? Bizi seviyorlar mı? Türkiye hakkında ne düşünüyorlar? Bunlar gibi daha nice nice sorular sorduklarından her seferinde tane tane anlatıyorum. O anlarda insanların yüzleri gerçekten de bana dönük oluyor ve gözlerini de kocaman açıyorlar. O an onları ne kadar sevdiğimi bir bilseler eminim çok mutlu olurlar. Tabi birebir göremediğim insanlar da mail ya da mesajlarla meraklarını gidermek istiyorlar. Baktım uzun zamandır çevremdeki insanlara hep benzer şeyleri izah ediyorum. O halde bu platformda yazayım da bir çok kişinin merakları giderilsin öyle değil mi?

Hadi o zaman tatlı tatlı okuyun yazdıklarımı.

Yeme-içme işleri
İnsanın kendi ülkesinin haricinde bir ülkede yaşaması ve bir yandan da iki kültürün ikisine birden uyum sağlamaya çalışması elbette kolay değil, ama buraya geldiğim ilk günden beri kendime şunu söyledim: Serap sokağa çık ve insanlara, iklime, restoranlara, barlara, kafeler bak. İnsanlar ne yer ne içer neyden mutlularsa sen de onu deneyimle; çünkü bu kadar insan yanılıyor olamaz elbette. Böyle diye diye mutfakta gerçekten ustalaştım diyebilirim. Üstelik sadece İtalyan mutfağında da değil Türk mutfağında da kendimi çok geliştirdim. Çünkü öncelikle eşime ve ailesine sonra da sevdiğim yabancı arkadaşlarıma kendi mutfağımızdan yemekler yapmak istedim. Yabancı kültüre uyum sağlama serüvenimde artık epey ilerledim, ancak fark ettim ki çevremdeki insanlar da zamanla bana uyum sağlamışlar. Her öğlen yemeği sonrası bir çifte kavrulmuş lokumla kahve içen eşim, yaprak sarmasına bayılan İtalyan ailem, cacık ve dolma ikilisine bayılan arkadaşlarım oldu benim ve evime her gelen benden hep Türk mutfağından güzel örnekler bekledi. İnsanın kendisini olduğu gibi kabul ettirmesi kesinlikle güzel bir şey. Yalnız bir itirafta bulunayım ben aslında Doğu ile Batı’nın bir nevi harmanı oldum. Elimden çıkan yemekler aslında ne İtalyan ne Türk ama hem İtalyan hem de Türk yemekleridir. Dahası da var. Ben Venedik’te yirmi yedi ayrı milletten insanla farklı zaman dilimlerinde evimi paylaştım ve onlardan da çok şey öğrendim. O nedenle ben dünya vatandaşı oldum mu bilmiyorum, ama ellerimden çıkanlar bilin ki bütün bunların harmanıdır.

Alışkanlıklar
Yabancılarla yaşayınca elbette onların bayramları ve özel günleri sizin için de önemli hale geliyor. Noel’i, Paskalyayı, Karnavalı Ölüler Bayramını vs her şeyi heyecanla karşılıyorsunuz. Gelenek ve göreneklerine saygı gösterdiğiniz de onlar da çok mutlu oluyorlar. Bir de elbette bilmek gerekiyor neyi neden yaptıklarını. Mesela ben hala alışamadım bazı şeylere. Bazen diyorum bu insanlar misafirliğe gelip yarım saat oturup gitmek için ayaklandıklarında kapı eşiğinde bir yarım saat daha neden hep konuşuyorlar. Nereye giderseniz gidin bir İtalyan ailesinin evine davetliyseniz bilin ki o evde bulunduğunuz bölgenin diyalekti konuşulur. Mesela bizim evde İtalyanca değil Veneto dilinin Treviso aksanı ile konuşuluyor. O nedenle bizim eve misafirliğe gelen Türk arkadaşlarım İtalyan ailemi anlamakta çoğu zaman zorlanıyor.

Veneto bölgesi esasında misafirperver olan, ama ilk bakışta kolay kolay dostluk kurmayan insanların yaşadığı bir bölgedir. Sizi tanımak ve sevmek için zaman isterler. Bilin ki sizi evlerine davet ettilerse onlar için bunun bir anlamı vardır. Yemekte size en sevdikleri şeyleri ikram ederler. Normalde ellerinin sıkılığı ile meşhur olsalar da sizi yemeğe davet ettilerse bilin ki o yemek en az üç saat sürecektir ve sekiz çeşit yemek de sizi bekliyor olacaktır. Yemek demişken aman dikkat sofrada tuzluk devrilmesin, çünkü uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar. Aynı şekilde lütfen şemsiye de açmayın evlerinde; çünkü evde şemsiye açmak da uğursuzluk getiriyor. Başkaları sizin şemsiyenizi kaybettiğinde size yenisini alırken karşılığında sembolik de olsa para istiyorlar, çünkü şemsiye hediye etmek de kötü şans getirirmiş. Bunlar gibi daha niceleri var aklıma geldikçe önümüzdeki günlerde sizinle paylaşırım.


Deneyimlemek!
Hayat akıp gidiyor ve bizler de deneyimlerimizle yeniden şekilleniyoruz. Uzun zamandır tek yaptığım şey bir mimar gibi kendimi yeniden inşa etmek, öğrenmek, görmek, tanımak, bilmek yani deneyimlemek ve bunları başkalarıyla da paylaşmak. Malum hep üzerinde durduğumuz gibi devir her şeyin hemen paylaşılabildiği bir devir. O nedenle bütün bunları yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.

Şimdilik sağlıcakla kalın ve arada yemek bloğumu takip etmeyi unutmayın!

https://www.instagram.com/italyansofrasi/

Alkışlarla yaşıyorum likelarla coşuyorum!


Risultati immagini per sosyal medya cep telefonu karıkatur

Canım telefonum!
Sosyal medyanın hızla büyüdüğü bir çağda biz de büyüyor, hatta biraz da yaş alıp olgunlaşıyoruz. Yeni yüzyılın bize armağanı olan elimizdeki küçücük telefonla, gerçi teknoloji ile o da büyüyor ama, kocaman ve adı sanal olan bir dünyaya dalıyoruz. Bu hayatın içinde daha önce hiç görmediğimiz, hiç bilmediğimiz insanlarla, şehirlerle, ülkelerle ve başka dünyalarla tanışıyoruz, onlara uzaktan temas dahi ediyoruz. Bu sanal dünyanın, son dönemlerin ifadesiyle, popüler olan kişiliklerinin hayatları, yirmi dört saatlerini canlı olarak bizimle paylaşmaları, insan beyninin sürekli yapılan şeyleri alışkanlık haline getirdiğinden yola çıkarak aynı saatlerde hep benzer paylaşım yapmalarıyla bir anda kitleler halinde onları takip etmeye başlıyoruz. Bu durum zamanla sadece takip edende değil takip edilende de bir bağımlılığa dönüşüyor. Her fotoğraf beğeni ve yorum almalı, her video olay yaratmalı ve her paylaşım çok çok çok çok ama çok çok çok like almalı yani Türkçe ifade edecek olursa beğenilmeli.

Depresyondayız!
Türkiye’de bu hal artık politik dünyanın çıkmazları, ekonomik anlamda yaşanan ağır travmalar neticesinde bir nevi toplum üzerinde depresyon etkisi yaratmış durumda diyebiliriz. Eline telefonu alan, bir nebze de olsa, onu içinde bulunduğu durumdan alsın götürsün istiyor. Bunu, bir nevi gerçeklikten uzaklaşma ve başkasının bize çok renkli gelen hayatının sanki bir köşesindeymişiz gibi ruh haline bürünme olarak da izah edebiliriz.


Immagine correlata



Oysa yanlış bilgi alkışı hak etmez!
Oysa başkalarının hayatlarını uzaktan seyre dalarsak bize neler oluyor: Öncelikle önümüze her sunulanı bir gerçeklik ve gereklilik gibi kabul ediyoruz. Mesela ben birinci sıraya "bilginin" kendisini koyuyorum ve bir bakıyorum ki herkes otorite ve herkes her konuda fikir sahibi olmadan bilgi veriyor. Bu yazıyı yazabilmek için son on beş gündür çok popüler olan bazı hesapları inceleme altına aldım. Kendi mesleğim gereği dünyayı gezenleri, tarihçilik yapmaya çalışanları ya da televizyoncuları, sağlıkla ilgili paylaşım yapanları vs dikkatle izledim. Mesela oldukça popüler olan bir kişilik dünyanın en önemli ve ünlü, romanlara dahi konu olmuş Ortaçağ dönemi mimarisi olan gotik kiliselerden birinin önünde yaptığı canlı yayını esnasında “Evet bu görmüş olduğunuz kilise barok dönemi mimarisinin oldukça önemli bir kilisesidir” diye konuşma yapıyordu. Cümle kurulumunda yaptığı hatayı geçtim, sanat tarihi anlatıp sanat tarihinden zerre bir şey anlamadığını bir cümlesiyle görmüş oldum. Takipçileri onu harikasın, şahanesin diye övgülere boğduğu an orada daha fazla kalıp zehirlenme yaşamamak adına telefonu kapatmayı tercih ettim.

Gazete aldık, kupon biriktirdik, ansiklopedimiz oldu bizim!
Peki bu böyle tek örnek mi? Elbette değil, ne yazık ki değil. Bilgi çağında yaşıyoruz, dediğimiz bir dönemdeyiz, ama bilginin kendisi üzerinde bu kadar şaibenin olduğu başka bir dönem de yaşamadık. Eskiden ödev hazırlarken dört elle sarıldığımız ansiklopedilerimiz vardı. Türkiye’de bir nesil gazete kuponu biriktirip ansiklopedi sahibi olmuştu. Bizim evde onlar ne çok okunurdu. Ama anladığım kadarıyla bir çok kişi bu ansiklopedileri vitrinine süs diye biriktirmişti. Yoksa en azından elinin altında güncel teknolojiden önce sahip olduğu gerçek bilgileri tasdikli bir şekilde barındıran bu ansiklopedileri, sadece bir şeyi merak ettiğinde bile karıştırmayı adet edinseydi, şimdi bilgi verdiğini sananları bu kadar alkışlamazdı öyle değil mi?

Umudumuzu kaybetmeyelim!
Aslında çok faydalı ve eğitici sayfalarla da sürekli karşılaşıyorum. Diğerleri kadar tanınır değiller belki, ama benim sanal dünyamda kocaman yerleri var ve onlarla her seferinde yeni bir denize yelken açıyor gibi oluyorum. Demek istediğim şu ki ben bu anlamda gördüğüm şeyi bir süzgeçten geçirebilme yetisine sahibim, dolayısıyla gördüğüm şeyin değerli olup olmadığını tartabiliyorum, ama ne yazık ki popüler sayfaların boş içeriklerinin bu kadar çok talep görmesi aslında herkesin gördüklerine karşı aynı duyarlılıkla yaklaşmadıklarını gösteriyor. Peki biz ne yapacağız? Benim gibi düşünenlerin bu saçmalığı değiştirme yöntemi onlara savaş açmak değil, kendi bilgi dünyalarını başkalarına açmak olmalı!

Peki bundan sonra ne olacak?
Hepimiz tercihlerimizle yaşıyoruz. Mesela ben teknolojiyi hızlı ve güncel bilgi almak için iyi kullanıyorum, çünkü doğru bilgi kanalları nedir, bunun hakkında kendimi eğittim. Ancak doğrudan bilgi aldığım kaynak elbette kütüphanemdeki kitaplar oluyor. Eşim Davide bir Sanat Tarihi profesörü. Onun beslendiği tek kaynak kütüphanesi, eğer güncel bir bilgiye ihtiyaç duyuyorsa, ben daha hızlıyım diye bana soruyor, internetten onun için bakabilir miyim diye ya da uzun uzun araştırma yapıyor o konu üzerine açılmış resmi web sayfalarında. Instagram, Facebook, Twitter vs hiçbir şey kullanmıyor ve yemek yerken hala telefonunu kapatıyor. Üstelik VHS’den film izleyip kasetten müzik dinleme alışkanlığını da hiç bırakmadı. Hala 1920’lerden 80’lere kadar olan filmleri izliyor. Klasiklerden hiç vazgeçmiyor. Teknoloji anlamında tek takip ettiği haberi olmadan dahil edildiği Watsup gurupları oluyor. Halinden memnun, mutlu ve bilgi kirliliğine karşı “MARUZ KALMIYORUM”! diye bir ifade kullanıyor.


Risultati immagini per sosyal medya içeriksiz paylaşım populerlik karıkatur



Maruz kalıyoruz!
Biz maruz kaldığımız için bunun önüne geçen tedbirler almamız gerekiyor. Üzerinde emek harcayarak edindiğimiz bilgiler, yazdığımız uzun makaleler, tezlerimiz, bilgi birikimimiz üç satırlık ve değersiz Instagram ve Twitter paylaşımlarıyla heba olmamalı! Bizim de nitelikli bir okuyucu kitlemiz var. Sadece doğru frekansta buluşmayı bilmek gerekiyor. Bu nedenle ben kendi sayfalarımda, üzerine emek harcayıp da edindiğim bilgilerimi paylaşıyorum. Bir ara uzun uzun bloğumda yazılar yazardım. Sonra doktora tez çalışmalarım beni çok zorlayınca o alışkanlığımız biraz yitirdim. Şimdi herşey sütliman ve kendi platformumda daha çok varlık gösterebilirim. Yazılarımı keyifle okuduklarını söyleyen, mesajlarıyla beni destekleyen ve şimdiki motivasyonumu tekrar kazanmamı sağlayan okuyucularıma çok teşekkür ederim. Sizler sayesinde yeniden buradayım. Beni çok kişinin bilmesi gerekmez. Akademik anlamda Dr. Serap Mumcu’yu Academia sayfasından, sadece İtalya, genel olarak Veneto bölgesi ve Venedik şehri, İtalyan mutfağının bana neler kattığı ve son olarak Venedik bienali hakkında bilgi almak isteyenler beni Instagram sayfalarımdan takip edebilirler. Hem tanışmış oluruz. Yolunuz düşerse buralara, bir kahve içeriz arkadaş da oluruz.

Doğru kanallarda, doğru insanlarla, doğru bilgiyle karşılaşmanız dileğiyle!
https://unipd.academia.edu/SerapMumcu
https://www.facebook.com/profile.php?id=652044267
https://www.instagram.com/serapmumcugeronazzo/
https://www.instagram.com/italyansofrasi/
https://www.instagram.com/italyavenedikrehberi/
https://www.instagram.com/venedikbienali/

İtalya'da Yaşamak

Yurtdışı deneyimleri İtalya’nın birçok şehrinde sıklıkla misafirlerimi gezdiriyorum. Büyük bir hevesle geliyorlar ve İtalya’da bulunma...