Venedik Arşivlerinde Sultan Süleyman’ın damadı ve sadrazamı olan Rüstem Paşa’nın izini sürüyoruz.
Rüstem Paşa kimdir?
Rüstem Paşa, Osmanlı tarihi boyunca ölümünün ardından hakkında iyi bir mersiye yazılmayan tek Osmanlı paşasıdır. Paşa’nın, Sultan Süleyman’ın Mahidevran Sultan’dan olan oğlu Şehzade Mustafa’nın ölümünde etkisi olduğu kabul edilir. Bu nedenle de Rüstem Paşa hem yaşadığı dönem sürecinde hem de ölümünün ardından nefretle anılarak tarihe geçmiştir. Hakkında şimdiye kadar söylenenlere göre Rüstem Paşa “gudubet suratlı, yüzü hiç gülmeyen, rüşvetçi, fesat, cüzzamlı, bitli, şehzadenin kanına giren zalim bir adam”dır.
Rüstem Paşa’nın fiziki görünümü
Venediklilerin yazdıkları raporlarda Rüstem Paşa, oldukça tehlikeli, minyon yapılı, çirkin, kırmızı suratlı ve kötü bakışlı bir adam olarak tasvir ediliyor. Türkçe kaynaklarda da fiziki görünümü hakkında olumsuz yorumlar olan Rüstem Paşa’nın son derece ciddi bir yüze sahip olduğu ve neredeyse hiç gülmediği ifade edilir.
Paşa’nın hayatı
1500 yılında Hırvatistan Skradin’de doğan Rüstem Paşa, 10 Temmuz 1561 yılında İstanbul’da vefat eder. Osmanlı Devleti’nde acemi oğlanlar ocağından hizmete başlar. Zekâsı ve kabiliyetiyle kısa sürede sivrilerek Enderun’dan çıkar ve Sultan Süleyman’ın baş mirahuru olur. Ardından da Diyarbakır Beylerbeyliğine atanır. Osmanlı tarihinde vezir-i ‘azâmlığa kadar çıkmayı başarmış önemli bir devlet adamı olarak tarihe geçer. Hırvat ya da Arnavut olabileceği de söylenen ve Bosnalı Müslüman bir aileden geldiği tahmin edilen Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa da Osmanlı Devleti’nde deniz kapudanlığına kadar çıkmayı başarmış önemli bir devlet adamıdır.
Rüstem Paşa, 1539’da şehzadelerden Bayezid ve Cihangir’in sünnet düğünlerinde Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olma biricik kızı Mihrimah Sultan ile evlenip Osmanlı sarayına damat olur. Aynı yıl Ayas Paşa’nın vebadan ölmesi de Rüstem Paşa’nın kariyer basamaklarında bir adım ileri gitmesine neden olur. Ayas Paşa’nın vefatıyla Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Şah Sultan ile evli olan Lütfü Paşa vezir-i ‘azâm, Rüstem Paşa da Anadolu Beylerbeyisi olarak atanır.
Mohaç Meydan Savaşı’nda Sultan Süleyman’ın silahtarı olan Damat Rüstem Paşa, Sultan Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544 - 6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555 - 10 Temmuz 1561 tarihleri arasında Osmanlı Devletine sadrazamlık yapmıştır.
Rüstem Paşa’nın yükselişi
Döneminin en güçlü kadın sultanı olan Hürrem Sultan’ın desteğini alarak Mihrimah Sultan ile evlenmeyi başaran ve Sultan Süleyman’a damat olan Rüstem Paşa, kardeşi Sinan Paşa’nın da denizlerin kaptanı olmasını sağlayarak Osmanlı Tarihi’nde kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir konum elde eder. Bunun farkında olan Venedikliler de sık sık raporlarında Rüstem Paşa’ya yer verirler ve onunla iyi ilişkiler kurmanın Venedik’in yararına olacağını söylerler.
Rüstem Paşa’nın Kapudan-ı Derya olan kardeşi Sinan Paşa
İstanbul’a bir devşirme olarak gelen ve iyi bir eğitimden geçip önemli bir devlet adamı haline gelen Rüstem Paşa’nın gerçek ailesini unutmadığı hatta öz kardeşi olan Sinan Paşa’nın yükselişinde de büyük rol oynadığı bilinmektedir. Kariyer basamaklarını tıpkı ağabeyi Rüstem gibi hızla tırmanan Sinan Paşa da gelebileceği en yüksek noktaya gelir ve ağabeyinin iktidarında denizlerin en büyük kaptanı olma şerefini elde eder. Şubat 1554’e kadar Sinan Paşa Osmanlı Devleti’nin kapudân-ı derya’sı olarak kalır. Venedik baylosu 3 Şubat 1554’te Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’nın hastalıktan vefat ettiğini oysa son günlerde iyileşmesinin beklendiğini Venedik Senatosu’na iletir.
Sinan Paşa servetini ağabeyinin sultan eşi Mihrimah’a bırakıyor!
Sinan Paşa ile ilgili dikkat çeken en büyük ayrıntılardan biri eşi ve çocukları olmasına rağmen bütün mirasını ağabeyinin eşi olan Mihrimah Sultan’a bırakmasıdır.
“Kadınlar Saltanatı” onunla başladı!
Rüstem Paşa kariyer basamaklarını hızla tırmanırken hiç kuşkusuz kayınvalidesi Hürrem Sultan’ın büyük desteğini almıştı. Mihrimah Sultan ile evliliği ise onu, Osmanlı yönetiminde gelebileceği en önemli noktaya getirdi. Bu yükseliş aynı zamanda Rüstem Paşa’yı iktidara getiren kadınların da yükselişi oldu. Tarihte “Kadınlar Saltanatı” olarak bilinen süreç hiç kuşkusuz Hürrem Sultan ile başlamıştı. Devlet adına alınan birçok karardan haberdar olan, çoğunda ise doğrudan etkisi olduğu kabul edilen Hürrem Sultan ve ardından bu iktidarı devam ettiren kızı Mihrimah Sultan ve gelini Nurbanu Sultan kadınların devlet yönetimindeki iktidar temsilcileri oldular. Rüstem Paşa, bu süreç boyunca kayınvalidesi ve eşinin resmi anlamda önemli bir temsilcisidir ve “Kadınlar Saltanatı”nın zirveye ulaşmasına imkân sağlayan kişi olarak da tarihe geçmiştir. Rüstem Paşa yönetiminde başlayan “Kadınlar Saltanatı” Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan, Nurbanu Sultan, Safiye Sultan ile devam etmiş ve en sonunda Mahpeyker Kösem Sultan’ın katlinin ardından Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazamlığında son bulmuştur.
Mihrimah Sultan ile evliliği
Keskin zekâsıyla daha Enderun’da iken sivrilen Rüstem Paşa, Diyarbakır’a Beylerbeyi olarak atandıktan sonra Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’a da talip olur. Ancak Rüstem Paşa’nın bu evlilikle çok fazla yükseleceğini düşünüp buna taraftar olmayanlar paşa hakkında cüzzamlı olduğuna dair bir söylenti çıkarırlar. Bunu haber alan Sultan Süleyman hemen Hekim Mehmed Halife’yi Diyarbakır’a Rüstem Paşa’yı muayene etmesi için gönderir. Muayene sırasında giysilerinde bite rastlanan Rüstem Paşa, cüzzamlılarda bit olmayacağı gerekçesiyle “cüzzamlı değildir” diye hakkında verilen hekim raporuyla Mihrimah Sultan ile evlenmeye ve Anadolu Beylerbeyi olarak da atanmaya hak kazanır.
Rüstem Paşa’nın kendisine atfedilen ancak yazarının muhtemelen Matrakçı Nasuh olduğu kabul gören bir “Osmanlı Tarihi” eseri vardır. Eser, “Rüstem Paşa Tarihi” olarak da bilinir.
Venedikliler ona II. Süleyman diyorlar
Venedikli soylu Nicolò Michiel yazdığı raporunda (relazione) Rüstem Paşa’nın sahip olduğu gücü tarif ederken ona 1. Vezir olan Rüstem Paşa o kadar güçlü ki ona gerçekten de ikinci Sultan Süleyman denilebilir diyor. Venediklilerin Rüstem Paşa hakkında üzerinde durdukları en önemli konu elbette Rüstem Paşa’nın sahip olduğu herkesin gözünü kamaştıran serveti oluyor. Yaptırdığı hanlar hamamlar, bini geçen köle sayısı ve bütün bunların üstesinden gelen becerikli hali paşanın Venediklilerin Senato’ya sundukları önemli bilgiler arasında yer alıyor.
İbrahim Paşa’nın ölümüyle ilgili Rüstem Paşa’ya ibret olan ayrıntı:
Sultan Süleyman’ın çocukluk arkadaşı ve en yakın dostu olan, ancak bizzat Sultan Süleyman tarafından verilen emirle boğdurularak öldürülen Pargalı İbrahim Paşa o kadar kuvvetlidir ki sağır ve dilsiz cellâtların gücü kolay kolay yetmez paşanın canını almaya. Cellâtlar pargalının boğazına geçirdikleri yağlı ilmiği iyice sıkmak zorunda kalırlar ve bu nedenle ip paşanın boğazını keser. Pargalının boğazından akan kan, bulunduğu odanın duvarına sıçrar ve o kan lekesi ibret olsun diye bizzat Sultan Süleyman tarafından verilen emirle duvarda bırakılır. Sultan Süleyman, Pargalı İbrahim’den sonra Osmanlı Devleti’nin vezir-i azamı olan her yeni paşaya o duvardaki kan izini gösterir ve ona göre adımlarına dikkat etmeleri gerektiğini bildirir. İbrahim Paşa’nın ölümüyle bir devir son bulur ve Sultan Süleyman’ın ondan sonraki hiçbir paşası onun sahip olduğu hakları elde edemez.
İbrahim Paşa’nın bütün mesafesizliğine rağmen Rüstem Paşa, her zaman belirli bir mesafede durur Sultan Süleyman’a karşı. Sultan Süleyman da damadına karşı bu mesafeyi korumak taraftarıdır. Rüstem Paşa’yı kızı Mihrimah Sultan’la nişanladığında Mihrimah Sultan’ın nişanlılık sürecinde Rüstem Paşa’yı harem kısmında görmesine müsaade etmeyerek de mesafeli tavrını net bir şekilde ortaya koyar. Rüstem Paşa buna karşın Sultan Süleyman’ın biricik eşi Hürrem Sultan’ın sağ kolu olur. Kızı Mihrimah Sultan’la evlenir ve eşini hep el üstünde tutar. Rüstem Paşa’nın bu evlilikten Ayşe adını verdiği bir kızı olur. Paşa hayatı boyunca da eşinin ve kızı Ayşe Sultan’ın üzerine titrer.
Rüstem Paşa’nın kıskançlığı
Rüstem Paşa biricik eşi Mihrimah Sultan hastalanınca çareyi eve doktor çağırmakta bulur. Ancak bulunan doktor esir bir İspanyol’dur. Doktor erkek olduğu için Mihrimah Sultan muayene öncesi tamamen kara çarşaf giyer ve iyice örtünür. Hanım sultanın nabzını kontrol etmek isteyen doktor, sultanın elini tutmak isteyince Rüstem Paşa buna şiddetle karşı çıkar. Fakat İspanyol doktor muayenenin bu şekilde yapılmasının gerekli olduğunu söyleyince, paşa çaresiz doktora eşinin bileğini tutması için izin verir. Ancak doktor, Mihrimah’ın diğer elini de tutmak isteyince daha fazla dayanamayan Rüstem Paşa sinirlenip doktoru odadan çıkartır.
Rüstem Paşa’nın Mihrimah Sultan’a düşkünlüğü
Venedik belgeleri, Rüstem Paşa hakkında oldukça önemli belgeleri barındırmaktadır. Bunun da temel nedeni Venediklilerin Osmanlı sultanı ile temas kurabilmek için sadrazamlar ile iyi dostluk kurma çabasıdır. Rüstem Paşa’yı sık sık ziyaret eden bayloslar bir yandan da paşa hakkında edindikleri tüm bilgileri Venedik Senatosu’na rapor etmeyi ihmal etmezler. Bugün Venedik Devlet Arşivi’nin nadide parçaları olan bu raporlarda Rüstem Paşa’nın sadece devlet yönetimi adına yaptıkları değil özel hayatı, kişiliği, dostları, ekonomik faaliyetleri hakkında da önemli bilgiler yer almaktadır.
Eşine olan düşkünlüğü ile bilinen Rüstem Paşa’nın onu sık sık kaplıcalara götürdüğü, eşiyle birlikte zaman geçirmekten hoşlandığı, onu el üstünde tuttuğu Venedik bayloslarının oldukça dikkatini çekmiştir. Serveti ile Osmanlı Devleti’nin en zengin yöneticisi unvanını elinde bulunduran Rüstem Paşa anlaşılan o ki eşini bu servetten mahrum etmemiştir. Mihrimah Sultan’ın mücevher tutkusu ve İstanbul’a gelen en kıymetli mücevherleri hemen satın aldığı bilgisi de Venedik’e iletilenler arasındadır.
Venedik baylosu, Senato’ya Mihrimah Sultan hakkında edindiği bilgileri sunmaya özen gösteriyor. Bunda elbette Mihrimah’ın babası Sultan Süleyman’ın tek kızı olduğu için de ayrı bir ağırlığı olduğunu ve Rüstem Paşa’nın bu nedenle de üstüne titrediğini belirtiyor.
Rüstem Paşa’nın Mihrimah Sultan’ı veba salgınından kaçırışı
1551 Ekim’inin son günlerinde dönemin en tehlikeli hastalığı olan veba İstanbul’da yeniden baş gösterir. Hastalık öyle hızlı yayılmaya başlar ki kısa sürede yüzlerce insan hayatını kaybeder. Veba’dan nasibini Rüstem Paşa’nın sarayı da alır. Çok kısa bir sürede sarayda 24 kişi hayatını kaybedince, Rüstem Paşa eşi Mihrimah Sultan’ı alır ve şehirden yaklaşık 12 km uzaklıkta bulunan kendisine ait bir yere (Bu yer mektupta bir bahçe diye belirtilmektedir.) yerleştirir. Gündüz İstanbul’da devlet işleri için bulunan paşa, akşamları ise kendisine ait gemisiyle yola çıkar ve doğrudan eşinin yanında alır soluğu.
Mahidevran-Hürrem rekabetinde Rüstem Paşa’nın yeri
Rüstem Paşa, Sultan Süleyman’ın şehzadeleri arasındaki taht yarışında önceliği kayınvalidesi Hürrem Sultan’ın oğullarına verip Mahidevran Sultan’dan olma Mustafa’nın, babasının gözünden düşürülmesinde ve boğdurulmasında etkili olduğu düşünüldüğü için genellikle iyi şekilde anılmamıştır. Dönemin kaynaklarında paşanın fitne ile Şehzade Mustafa’nın gözden düşmesine neden olduğu dile getirilir. Hatta Osmanlı devlet adamları içerisinde ölümünün ardından hakkında beddualarla dolu mersiye yazılan tek paşa olarak da tarihe geçmiştir.
1550’li yıllar Sultan Süleyman’ın artık büyüyen şehzadelerinin rekabetine tanıklık eder hale gelir. Mahidevran Sultan’dan olan Şehzade Mustafa tahta oldukça yakındır. Üstelik yeniçerilerin de desteklediği adaydır. Şehzade Mustafa’nın en büyük rakibi ise Hürrem Sultan’ın vefat eden büyük oğlu Şehzade Mehmet’ten sonraki oğlu Şehzade Selim’dir. Bu yıllar içerisinde Şehzade Selim annesinden olan iki kardeşi Bayezit ve Cihangir’in, kız kardeşinin eşi Rüstem Paşa’nın ve elbette annesi Hürrem Sultan’ın taht için destekledikleri tek adaydır. Bu noktada Rüstem Paşa’nın oynadığı rol elbette çok önemli olmuştur. Görünen o ki kardeşler arasındaki bu ölümüne rekabet Venediklilerin de çok yakından takiplerine neden olmuştur. Sultan Mustafa’nın bizzat babasının emriyle boğdurulmasıyla bu defa Osmanlı tahtı için Hürrem Sultan’ın oğulları arasında büyük bir çekişme yaşanmıştır.
Ben Şehzade Mustafa’yım! / Venedikliler ona “Şeytan Mustafa” diyorlardı:
Şehzade Mustafa bizzat babası Sultan Süleyman’ın emriyle onun çadırında boğdurulurken Rüstem Paşa için de iktidarı giden yolda büyük bir engel kalkmış olur. Ancak asker tepkilidir ve bu işin en büyük sorumlusu olarak Rüstem Paşa hedef tahtasındadır. Asker Rüstem Paşa’nın kellesini istemekte Hürrem Sultan ise damadını korumak adına tetikte beklemektedir. Kısa süre içinde tepkilerin önüne geçmek için Rüstem Paşa kenara çekilir ve bir süre için geri planda kalmayı kabullenir. Kara Ahmet Paşa vezir-i azam olarak atanır. Askerin tepkisinin geçmesini bekleyen Hürrem Sultan ve Mihrimah Sultan yeniden Rüstem Paşa’nın iktidarı alması için alttan alta mücadelelerini sürdürürler. Rüstem Paşa ise yeniden görevlendirileceği tarihe kadar sessiz kalmayı tercih eder. Ancak bu süreç içerisinde İstanbul’da kimsenin beklemediği bir hadise cereyan eder.
Şehzade Mustafa Ölmedi!
Şehzade Mustafa ölmedi! O yaşıyor ve içimizde! Askerler arasında büyük bir heyecan dalgasına neden olan bu hadise Şehzade Mustafa olduğunu iddia ederek ortaya çıkan kişinin kısa sürede ciddi anlamda taraftar bulmasına neden olur. Rüstem Paşa bu olaylar üzerine hemen iki çavuşunu olayın aslını araştırması için gönderir. Venediklilerin “Saitan Mustaffà” (Şeytan Mustafa) dedikleri Türkçe kaynaklarda ise “Düzmece Mustafa Olayı” diye tarihe geçen hadise isyanın bastırılması ve isyancıların idam edilmesiyle son bulur.
Şehzadeler Müzadelesinde İkinci Aşama: Selim-Bayezit Müzadelesi
Şehzade Mustafa’nın ölümünün ardından tahta yaş itibariyle en yakın aday Şehzade Selim olur; ancak Şehzade Bayezit kişiliğiyle abisinin önüne geçer ve taht yarışında tek aday olarak görülür. Ancak rüzgâr tersine döner. Önce Hürrem Sultan’ın ardından Rüstem Paşa’nın vefat etmesiyle Sultan Bayezid en büyük destekçilerini yitirir ve nihayetinde Osmanlı tahtı bu yarışta başlangıçta hiç şans tanınmayan Şehzade Selim’e kalır.
Hürrem Sultan’ın vefatının ardından Rüstem Paşa’ya gelen taziye mektubu
1558’in Nisan ayında sağlık durumu iyice ağırlaşan Hürrem Sultan’ın vefat etmesi Venedik’te de büyük yankı bulur. Senato bu haberi alır almaz Venedik’in İstanbul’daki baylosuna iletilmek üzere iki tane mektup hazırlar. Bunlardan biri Sultan Süleyman diğeri ise Rüstem Paşa içindir. Senato, baylosa bu mektuplarla birlikte başka bir mektup daha yollar ve o mektup ile tembihlenen baylosun Sultan Süleyman’a bizzat baş sağlığında bulunmasını tavsiye ederler. Hürrem Sultan’ın Süleyman’ın gözdesi olduğu ve Venedik’in bu sultanın ölümünden dolayı nasıl üzülüp etkilendiğinin baylos tarafından bilhassa vurgulanmasını beklerler.
Hürrem Sultan’ın Sultan Süleyman’ın gözdesi olması nedeniyle önemini vurgulayan Senato üyeleri Venedik baylosuna, Senato ve Venedik doju adına damadı Rüstem Paşa’ya da baş sağlığı dileklerini iletmesini isterler.
Rüstem Paşa’nın Venediklilerle İlişkileri ve Devlet Adamlığı
Osmanlı denizlerinin kaptanları Barbaros, Turgut ve Salih Reisler sık sık Venedik gemilerine saldırmaktadırlar. Barbaros’un ölümüyle denizlerde rahat soluk alacaklarını uman Venediklilerin bu hayallerini, bizzat Barbaros,’un yetiştirdiği adamları (Venedik belgelerinde “figlioli di Barbarossa” “Barbaros’un oğulları”) yıkarlar.
Bilhassa Turgut Reis’in Venediklileri sevmemesi ve onların gemilerini gördüğü anda saldırıya geçmesi Venedik tarafından büyük tepkilerle karşılanır. Belgelerde Turgut Reis’in adını her hangi bir saygı ifadesi olmadan belirten Venedik baylosu Turgut Reis’i[1] faaliyetlerinden dolayı Muhteşem Rüstem Paşa’ya[2] şikâyet eder. Rüstem Paşa’nın bu noktada Venediklilerin zararlarının karşılanmasında ilk başvurulan kişi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Rüstem Paşa bu noktada her zaman Venediklilerin beklentilerini karşılamak niyetinde değildir. Venedik baylosu, Ekim 1550 tarihli mektubunda Venedik’e Rüstem Paşa’nın, Barbaros’un adamlarından bir kaptanı huzuruna kabul ettiği bilgisini aldığını yazar. Bunun üzerine baylos hemen Rüstem Paşa’ya gidip bu kaptanın daha önce Venedik’e vermiş olduğu zararlardan bahseder. Baylosu dinleyen Rüstem Paşa yine de kaptanı huzuruna kabul eder ve Barbaros’un adamlarından kendisine gönderilen hediyeleri bu kaptan aracılığı ile kabul eder. Barbaros’un kaptanı Rüstem Paşa’dan 25-30 kadar geminin kendilerine tahsis edilmesini talep eder. Bütün bu gelişmeleri takip eden baylos ise kendilerini ciddiye almayan ve sözlerine kulak asmayan Rüstem Paşa’nın bu tavrının şokunu yaşar. Baylos cümlelerinde Rüstem Paşa’nın bu tavrına inanamadığını da ifade eder.
Rüstem Paşa’nın Ölümü
10 Temmuz 1560 yılında İstanbul’da vefat eden Rüstem Paşa doğal nedenlerle ölen ender Osmanlı paşalarındandır. Ancak ölümü oldukça hüzünlü ve biraz da hakkında söylenenlere rağmen içinde iyi bir şeyler taşıdığını ispatlar gibidir. Mihrimah Sultan ile evliliğinden dünyaya gelen tek kızı Ayşe Sultan dönemin en tehlikeli hastalığı olan vebaya yakalanınca Rüstem Paşa üzüntüsünden kahrolur. Biricik kızının iyileşmesi için elinden gelen her şeyi yapan paşa bu süreç içerisinde çok yıpranır ve hastalanır. Günden güne durumu kötüleşen paşa tüm çabalara rağmen kurtarılamaz ve 10 Temmuz 1562’de vefat eder. Aynı tarihli baylos raporunda Rüstem Paşa’nın nasıl öldüğü ve ölümünden sonraki gelişmeler ayrıntılarıyla yer bulmaktadır. Buna göre Rüstem Paşa’nın durumunun ağırlaşmasının ardından Mihrimah Sultan, hemen Ali Paşa’ya haber gönderir. Durumu öğrenen Ali Paşa yanına aldığı iki köle ile hemen Rüstem Paşa’nın evine gider.
Rüstem Paşa’nın kızı Ayşe Sultan iyileşir ve Sultan Süleyman tarafından evlendirilir
25 Temmuz 1562 tarihli raporda ise Rüstem Paşa’nın vefatının ardından önce durumu ağırlaşan kızının toparlandığı ve durumunun düzelmeye başladığı bildirilir. Rüstem Paşa’nın vefatının ardından torunu Ayşe Sultan’ın iyileşmesinin sevincinde olan Sultan Süleyman ise paşanın ölümünün hüznünü dağıtmak için Ayşe Sultan’ı Semiz Ali Paşa ile evlendirmeye karar verir. İkili adına yapılan düğün biraz olsun hüzünlü havayı dağıtır.
Rüstem Paşa’nın vefatının ardından dul kalan Mihrimah Sultan Yeniden Evlenmek İster
Rüstem Paşa’nın son anlarında Mihrimah Sultan yardım için çağırdığı Ali Paşa’nın kendisi için iyi bir eş adayı olduğunu düşünür ve onunla evlenmek ister; ancak bilinmeyen bir nedenden ötürü Ali Paşa, Mihrimah Sultan’ın evlenme isteğini reddeder.
Rüstem Paşa’nın ölümüyle ortaya çıkan serveti
Rüstem Paşa’nın yaşadığı dönemde dillere destan olan bir zenginliğin sahibi olduğu bilinmektedir. Bu zenginlikle çok önemli vakıflar kurup hayır işleri de yapan paşanın en bilinen özelliklerinden biri olan tutumlu olası sayesinde Osmanlı Devleti’nin hazinesinin hacmini de arttırdığı bilinmektedir.
Vefatıyla ortaya çıkan servetinde 8000 yazma Kur’an, 130 murassa’ Kur’an, 5000 yazma kitap, 170 köle, 2900 at, 1160 deve, 8000 dülbent, 780.000 altın, 5000 hil’at, 1100 altın üsküf, 290 yük keçe, 2000 zırh, 600 gümüşlü eğer, 500 murassa altınlı eğer, 130 çift altın üzengi, 860 murassa kılıç, 1500 gümüşlü tolga, 1000 gümüşlü şeşper, 33 kıymetli taş, 1000 yük gümüş külçesi, Anadolu ve Rumeli’de 1000 çiftlik, 476 değirmen, 476 elişi örtüler bulunmaktaydı tüm bu mal varlığının tahmini kıymet 11.300. 000’di.
[1]1550’li yıllara ait belgelerde sadece Draguth ifadesi yer alır. Bununla birlikte Osmanlı-Venedik dostluğunu hiçe sayıp Venedik gemilerine saldırdığı için de Turgut Reis erkek gibi davranmamak, hırsız ve korsan olmakla itham edilir. Sonraki tarihli belgelerde ise Turgut Reis’in daha önemli hale gelmesiyle “Magnifico Draguth” ifadesi kullanılmaya başlanır.
[2]Venedik belgelerinde Magnifico Rusten Pascià olarak geçmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder