Lisa SjØlander
Andresen ve Kopenhag
Lisa,
25 Mart 1989 Danimarka, Kopenhag doğumlu bir sanat tarihi öğrencisi.
Tam bir Kuzey Avrupalı, uzun boylu, iri kemikli, sportif yapılı,
sarışın ve yeşil gözlü oldukça da sempatik bir Danimarkalı.
Bir
süreliğine evimde Danimarka'dan bir misafir ağırlıyorum. Aslında
Lisa ile tanışalı kısa bir zaman oldu. Ancak şimdiden onu
tanıdığım için çok mutluyum. Dünya insanlarına kapımı
ardına kadar açalı çok uzun zaman oldu ve bu sefer Danimarka
kültürü oturma odama kadar geldi. Lisa, küçük yaşına rağmen,
kendine güvenli, çalışkan, özgür ruhlu ve disiplinli biri.
Hemen hemen her akşam koşuya çıkıyor. Yağmur ya da soğuk ona
engel olmuyor. Meraklı ve öğrenmeye açık. Son derece de sportif
bir beden yapısına sahip ve çok da sağlıklı besleniyor. Üstelik
oldukça da paylaşımcı. Akşamları birlikte yemeğimizi
hazırlıyoruz. Lisa benim baharatlarımı çok seviyor ve bana hep
bol baharatlı oldukça lezzetli sebze yemekleri hazırlıyor. Benim
yemeklerimi de keyifle tadıyor. Güzel bir kırmızı şarap ve
İngilizce sohbetler de soframızın eşlikçileri oluyor. Liseden
sonra tıpkı diğer Danimarkalıların yaptığı gibi üniversiteye
başlamadan önce gerçekten bu hayatta ne istediğine karar vermek
için dünyayı dolaşmaya başlamış. Danimarka'dan yola çıkınca
elbette tamamen ona yabancı gelen medeniyetleri tanımanın daha iyi
bir fikir olacağına karar vermiş. Çin'den Hindistan'a Uzak Doğu
ve ardından Moğolistan'a kadar uzanan yolda oldukça ilginç
deneyimler edinmiş. Ardından üniversiteye başlamak için tekrar
Kopenhag'a dönmüş. Sanat Tarihi okumanın kendisi için doğru bir
tercih olduğuna karar vermiş. Ardından Erasmus programı
kapsamında İstanbul'a gitmeye kadar vermiş. Lisa'ya sorduğum ilk
soru da bununla ilgili oluyor.
Lisa
neden İstanbul'u seçtin Erasmus yapmak için?
Danimarka'da
hayat çok düzenli ve disiplinlidir. Bir süreliğine ruhuma iyi
gelecek kaosu Doğu'da bulacağımı düşünerek daha önce Uzak
Doğuya gitmiştim. Bir bölgede uzun süre kalabilmek için size
yabancı gelmeyen şeylere de sahip olmanız gerekiyor. İstanbul
Doğunun ve Batının buluşma noktası olduğu için aradığım
kaosu ve alıştığım düzeni orada bulacağımı düşündüm.
Lisa
net bir insan sizi yanıtlarken aklından geçenleri doğrudan
söylüyor ve daha önce cevaplarını bulduğu şeyleri sorduğumda
beni hemen yanıtlıyor ve bilmediği bir konuda bunu yanıtlayamam
bilgi sahibi değilim diyor.
Konuyu
hemen geldiği ülkeye getiriyorum. Danimarka'da en sevdiği şehri
soruyorum ona.
Elbette
Kopenhag; çünkü bütün sevdiğim insanlara en fazla yarım saat
uzaklıktayım. Kopenhag küçük ama farklı hayatları barındıran
bir şehir. Burada yaşarken kendinden çok farklı insanlarla
karşılaşabiliyorsun.
Bu
şehir ile ilgili ilk aklına gelen kelimeler nedir peki?
Öncelikle
bisiklet; çünkü Kopenhag'da bisiklet sürmek çok keyiflidir.
Parklar
ve yeşil alanlar ilk anda dikkatinizi çekecek kadar çoktur.
Soğuk
bir şehir olduğu için kapalı mekanlarda yapılan güzel partileri
ile ünlüdür.
Oldukça
pahalı bir şehirdir. Pahalılık Kopenhag derken ilk akla gelen
konulardan biridir.
Son
olarak evet küçük bir şehirdir. Kopenhag küçük bir yerde
olduğunuzu size hatırlatır.
Kopenhag'a
gelen turistlerin özellikle tercih ettikleri bölge nerede?
Kopenhag
güzel bir şehir merkezine sahip ve burası araç trafiğine de
kapalıdır. Birbirinden güzel tarihi binalar da burada bulunur. O
nedenle herkes şehir merkezine gitmeyi tercih eder.
Sen
Kopenhag'ın neresinde yaşıyorsun peki?
Ben
Valby bölgesinde yaşıyorum. Şehre bisikletle sadece yirmi dakika
mesafede ve bir apartman dairesi. Burası annem ve babama ayrıca
sevdiğim insanlara yakın olabildiğim güzel bir bölge.
Danimarkalıların
kahvaltı menüsünde ne bulunuyor diye sorduğumda Lisa bana oldukça
zengin bir kahvaltıları olduğunu söylüyor.
Haşlanmış
yulaf ile yapılan lapa, yumurta, yoğurt, müsli kahvaltıda en çok
tercih edilen yiyeceklerdir.
Bize
Danimarkalıların bir gününü anlatır mısın?
Sabah
8.00'de işbaşı yapılır. Öğlen molası yarım saat ile bir saat
arasındadır ve daha uzun sürmez. Akşam ise saat 16.00'da paydos
edilir. Normal bir devlet dairesinde sistem bu şekilde yürür.
Haftada en fazla 37 saatlik bir çalışma süresi var. Elbette özel
şirketlerin çalışma saati bundan biraz daha uzun sürüyor.
Danimarkalıların
akşam yemeği için tercih ettikleri özel mekanları var mıdır
yoksa evlerinde mi yerler?
Danimarka
oldukça pahalı bir ülke olduğu için insanlar özel zamanlar
harici restoranlara gitmeyi tercih etmezler. Yemekler evde yenir.
Hatta çoğu Danimarkalı öğlen yemeğini de evden hazırlayıp
götürür. Bizde İtalya'daki gibi çok uzun öğlen tatili olmadığı
için bu biraz da mecburiyet oluyor. Bu hayat tarzından dolayı bir
çok barda hazır ve oldukça lezzetli sandviçler yeme imkanı
bulunuyor. Danimarkalılar özellikle yulaftan yapılan ekmek ile
yapılan sandviçleri çok severler. Adına Smørrebrød
dedikleri ekmek üstü
hazırlanan aperatifleri de akşam yemeklerinin vazgeçilmezidir.
Ayrıca Danimarka köftesi ve patates salatamız da meşhurdur.
Sağlıklı yaşamaya çok önem verdiğimiz için bolca sebze
tüketiriz. Organik gıdayı tercih ettiğimiz için de genellikle
mutfağa ciddi bir harcama yaparız.
Kültür-Sanat
etkinlikleri hakkında bize ne söyleyebilirsin?
Şehirde
sık sık sergi açılışları olur. Ayrıca yılın her dönemi
tiyatro ve sinema festivalleri gerçekleşir. İnsanlar Kopenhag'da
oldukça yaratıcıdır. Herhangi bir sanat dalı ile ilgili bir
etkinlik gereksinimi varsa ya da daha önce hiç yapılmamış bir
etkinlik varsa en güzelini yapmak için insanlar oldukça yaratıcı
fikirler ortaya atarlar. Sanat konusunda Kopenhag gerçekten örnek
olabilecek bir şehirdir.
Bir
Danimarka'nın karakteristik özellikleri nelerdir?
İnsanlar
Danimarka'da çok dakik ve titizlerdir. Biri size bir randevu
verdiğinde nerede, ne zaman, saat tam olarak kaçta buluşacağınızı
bilmeniz gerekir. Danimarkalılar için bu gerçekten çok önemlidir.
İnsanlar bizim soğuk yapılı olduğumuzu düşünürler, ama
aslında biz soğuk değilizdir. Sadece yeni bir insanı hayatımıza
katacaksak bunun için uzun zaman gerekir. Tanımamız ve güvenmemiz
gerekir. Bir insanı hayatımıza kattığımız zaman ise onun için
yapamayacağımız şey yoktur. Benim için gerçekten çok şey
yapabilecek insanların varlığını bilmek bana güven veren bir
duygu. En olumsuz özelliğimiz alkole olan düşkünlüğümüz
diyebilirim. Danimarkalılar gerçekten çok içerler. Danimarka
birası meşhurdur. Türkiye'de dahi bulunduğunu görünce çok
mutlu olmuştum.
Danimarka'da
kış turizmi mi yapılıyor?
Tam
aksine turistler Danimarka'ya yazın gelmeyi tercih ediyorlar. Bu
mevsim Türkiye İtalya gibi ülkeler gerçekten hayatı
zorlaştıracak kadar sıcak olabiliyor. Oysa Danimarka'da yaz
mevsimi gerçekten tadına doyum olmayacak kadar güzeldir. Yazın
rahatlıkla nefes alırsınız.
Danimarka'nın
en meşhur yapısı nedir?
Rundetarn
(Roundtower) oldukça meşhur bil gökdelendir. Merdivenleri binanın
etrafında dönerek tırmanırsınız. En yukarıya ulaşınca
gerçekten çok güzel bir manzara ile karşılaşırsınız.
Kopenhag'da genellikle çok yüksek binalar bulunmadığı için
buraya çıktığınız zaman çok uzak bölgeleri dahi rahatlıkla
seyretme imkanınız olur. Bu bina Danimarka'nın sembol binalarından
biridir.
Danimarka
denilince hangi renkler aklına geliyor?
Ülkemin
bayrağının renkleri kırmızı beyazdır. Bu nedenle bayrağımızın
renklerini görünce aklıma hep ülkem geliyor.
En
önemli Danimarkalı tarihsel kişilikler kimlerdir?
Yazar
H.C. Andersen ve Filozof Søren
Kiergaard'ı en önemli Danimarkalılar olarak söyleyebilirim.
Ulaşım
imkanları nelerdir peki?
Şehirlerarası
ulaşımda genellikle tren tercih ediliyor. Kopenhag içinde ise
metro ve otobüs ulaşımı ayrıca bisiklet kullanımı oldukça
yaygındır.
Romantik
bir tatil yapmak isteyenler Kopenhag'a gitsinler mi?
Venedik'i
gördükten sonra romantik tatil arayanları Kopenhag'ı önermek ne
kadar doğru olur bilmiyorum. Ancak elbette Kopenhag'ın da oldukça
romantik ortamları bulunuyor.
Danimarkalılar
tatil için nereleri tercih ederler?
Danimarka'da
genellikle herkes Kopenhag'da buluşur. Hem Danimarka hem Kopenhag
küçük olduğu için bütün sevdiğiniz insanlar size çok
yakındır. Bunun haricinde Danimarkalılar gezmeyi çok severler.
Gençler liseden sonra mutlaka Dünya'yı keşfe çıkarlar. Bu süre
bir iki yıl bazen daha fazla sürer. Dışarıya bu kadar açık ve
öğrenmeye bu derece istekli ve yaratıcı ülkem insanının
elbette hoşuma gitmeyen özellikleri de bulunuyor. Ne yazık ki
yabancılara karşı genel olarak çok kapalı ve zorlayıcı bir
tavırları var. Her türlü olumsuzluğun sorumlusu yabancılar
olarak algılanıyor. Özellikle Müslümanlara ve tüm Ortadoğu
ülkelerine karşı genel bir ön yargı hakim. Bu bakış açısından
dolayı Danimarka'da en ufak bir olumsuzlukta sağ partiler hep
önemli oranda oy alıyorlar.
Türkiye
deneyimi yaşadın bu sana neler kattın neler öğretti bu deneyim
sana?
Öncelikle
Türkiye'de insanların demokrasinin varlığına inanmadığını
fark ettim. Danimarka monarşi ile yönetilen bir ülkedir. Kralımız
ve kraliçemiz var ve Başbakanımız var. Biz Danimarkalılar
demokrasiye sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Kesinlikle demokratik
bir sistemde yaşıyoruz. Danimarka'da politik hayat Türkiye'de ki
kadar sorunlu değildir ve yolsuzluk vakalarının üstü örtülmez.
Genellikle de yolsuzluk yapanlar ortaya çıktığında istifa
ederler. Etmezlerse görevlerinden alınırlar.
İstanbul'da
seni en çok şaşırtan şey ne olmuştu hatırlıyor musun?
İstanbul
24 boyunca yaşayan bir şehir. Gece-gündüz, yaz-kış,
hafta içi-hafta sonu yok sürekli ayakta ve capcanlı Kopenhag'da
hatta Avrupa'nın başka bir şehrinde böyle bir canlılık bulmak
imkansızdır. Bu beni gerçekten çok şaşırtmıştı.
Türk
insanı hakkında ne gibi gözlemlerin oldu?
Açıkçası
Türk kadınlarından çok etkilendim. Bir kere kesinlikle çok
güçlüler ve birbirlerini çok koruyup kolluyorlar. Kesinlikle
savaşçılar ve başıma bir şey geldiğinde bana yardımcı olmak
için gerçekten ellerinden geleni yaptılar. Ne yazık ki Türk
erkekleri için aynı izlenimi edinemedim. Türkiye'de en rahatsız
olduğum şey tanımadığım erkeklerin sürekli rahatsız eden
bakışlarına maruz kalmaktı. Türkiye'de yaşadığınızda
giyiminize ve davranışlarınıza daha çok dikkat etmeniz
gerekiyor. Bir süre sonra kendimi baskı altında ve kısıtlanmış
hissetmeye başladım. Şortumu giyip spor yapmaya gitmeyi
düşünemiyordum bile. Çünkü biliyorum ki hiç tanımadığım
bir çok insanın sözlü tacizine uğrama ihtimalim var. Beni en çok
düşündüren şey bu olmuştu Türkiye'de: Kadın ve erkeğin
kesinlikle eşit olmadığı bir dünyanın içindesiniz. Kadınlar
çok fazla haksızlığa uğruyor. Ben bu şekilde büyümedim. Benim
ülkemde kadın-erkek eşitliği tartışılmaz bile. Kadın ve erkek
eşittir ve her Danimarkalı da kadına bu bilinç ile yaklaşır. Bu
nedenlerden dolayı ben Türkiye'de yaşayamam.
Türkiye'de
İstanbul haricinde nerelerde bulundun?
Erzurum,
Trabzon, Rize, Artvin, Van ve daha bir çok Doğu şehrini ziyaret
ettim. Türkiye'nin İstanbul'dan ibaret olmadığını aslında
Doğu'nun tamamen bir Asya olduğunu daha net anladım. Çok garip
İstanbul'da genellikle kız arkadaşlar edinirken Doğu da kadınlar
benimle hiç konuşmadılar. Sadece erkekler ile konuşmak zorunda
kaldım. Bir seferinde bir Doğu şehrinde arkadaşlarımla içecek
bir şey aradığımıza zorlukla bir şişe şarap bulmuş; ama
hiçbir yerde şarap açacağı bulamamıştık. En son bir otele
gidip şarap için açacak istediğimizde bayan olarak şarap
içmemizin doğru olmadığını söylediler. Hatta bu durum küçük
çaplı bir skandala bile dönüştü. Bütün bu kültürel ve
dinsel farkları algılayamayacak kadar küçüktüm belki de o
zamanlar.
Peki
Dünya üzerinde bu kadar yer gördükten sonra en çok yaşamak
istediğin şehir hangisi?
Kesinlikle
Kopenhag'da yaşamak isterim. Sevdiklerime yakın olmak ve huzurlu,
küçük bir şehirde yaşıyor olmanın verdiği güven duygusu
Kopenhag'dan başka bir yerde yaşamamı mümkün kılmıyor.
Şimdi
İtalya'dasın. İtalya mı Türkiye mi desem neresi yaşamak için
daha güzel sence?
Dürüst
olmam gerekirse İtalya'yı tercih ederim. Öncelikle Sanat Tarihi
okuyan bir insan için İtalya çok büyük bir şans. Tarihi
inanılmaz ve bu tarihsel doku içerisinde yaşamak da insana
bambaşka bir haz veriyor. Ayrıca İtalyan mutfağını da çok
seviyorum. Burada tek sorun erkeklerin gereğinden fazla centilmen
olmaları bence. Bir bayan olabilirim ama bu kendi eşyalarımı
taşıyamayacağım anlamına gelmiyor. Burada mutlaka köprüden
geçerken bir İtalyan beyefendi eşyamı taşımama yardımcı olmak
istiyor. Ancak İtalyanlar çok rahatlar. Özellikle upuzun ve hiç
bitmeyen öğlen araları randevulerine çok sadık olmamaları
onlarla yaşamayı zorlaştırıyor.
İtalya'da
neden bir Türk kadını ile yaşamayı seçtin kendine peki? Serap
ile yaşamak nasıl bir şey?
Serap
bir Asya rüzgarı gibi, baharat tadında, güler yüzlü beni bir
anne sıcaklığında koruyor tıpkı Türkiye'de tanıdığım o
güçlü Türk kadınları gibi. Türkiye özlemimi gidermemi
sağlıyor. Bir de gerçek bir Avrupalı anlayışına sahip. Kendimi
özgür hissediyorum onunla.
Merhaba Serap Hanım,
YanıtlaSilDanimarka, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke olarak kabul edilir. Danimarkalılar’a göre mutluluğun sırrı tek bir sözcükte saklıdır: HYGGE. Hygge; kendinizi konforlu, mutlu ve huzurlu hissettiğiniz tüm anları kapsamaktadır. Bu arada Hygge yalnızca Danimarka’da yaşam felsefesi olarak benimsenmiyor. Danimarka ile birlikte bütün İskandinav ülkelerinin yaşam felsefesi aynı zamanda. İzniniz olursa ben de HYGGE yaşam felsefesinden bahsettiğim blog yazımı sizinle paylaşmak isterim: https://www.tarz2.com/danimarkalilar-Icin-mutlulugun-formulu-hygge
Keyifli okumalar dilerim, sağlıcakla kalın.
www.ebrubektasoglu.com