(San Francesco del Deserto-4)
06.15: Alarmın sesi ile daha güneş uyanmadan ben uyanıyorum. Karanlığı savmak için ışığı açıyorum. 06.45’te kilisede olmamız gerekiyor. O nedenle hazırlanmalıyım. Yanıma mümkün olduğunca rahat kıyafetler almıştım. Neticede zihninizi dinlendirmek istiyorsanız bedeninizin zihninize yardım etmesi gerekiyor. Giyindikten sonra güne kendimi iyi hazırlanmanın başka bir koşulu olan temizlik ve bakımımı yapmalıyım. Nereye gidersem gideyim, nerde olursam olayım cildime ihtiyacı olan bakımı yapmazsam psikolojik olarak kendimi iyi hissedemiyorum. Uykudan 20 dakikalık fedakârlık biliyorum ki bana bütün bir günü kazandırıyor.
Güne başlangıç
Gloria ile koşar adım gidiyoruz kiliseye. 1,5 dakika geç kaldık. Fakat San Francesco del Deserto’nun rahipleri ne de dakiklermiş. Tam saatinde duaya başlamışlar. Kendimizi birazcık suçlu hissedip hemen kitaplarımızı alıp sessizce yerimize oturuyoruz ve biz de dualara katılıyoruz.
Alışıyorum
Nasıl davranmam gerektiğini az çok öğrendim ve ortamı yabancılamadığım için kendimi tebrik ediyorum. Dua saatinin ardından kiliseden çıkıp hep birlikte kahvaltı için salona geçiyoruz. Akşam kiliseden çıkarken kapıyı açmayı beceremeyip birazcık gürültü yapmıştık. Dua ederken onları rahatsız ettiğimiz için özür diliyoruz. Rahiplerden en şakacı olanı; “Evet beni de uykumdan uyandırdınız diyor”. Ev yapımı reçeli illaki yememizi istiyor rahipler. Siz gençsiniz, iyi beslenmeniz gerekir diyorlar. Kahvaltı sırasında Gloria da dâhil herkes bana kendimi nasıl hissettiğimi soruyor. “Çok garip değil mi? Çok sıkılmadın umarım? Kim bilir bütün bu ritüeller ne kadar tuhaf geliyordur sana? Hoşuna gitti mi?” Sorular birbiri ardına geliyor. Onların meraklarını cevaplarımla gidermeye çalışıyorum; ama aslında içimde çok da öyle bir konuşma isteği bulamıyorum. Ben orada yeni bir dünyayı kısa bir süreliğine dâhil olmak, kendime bilmediğim şeyler katmak ve bedenen dinlenmek için geldim. Kimseye hiçbir şey anlatmak istemiyorum ve kendimi ispatlamak çabasına girmek yerine gözlerimi kapatıp, sessizliğimle baş başa kalıp dua etmek istiyorum.
Bahçelerdeyim
Kahvaltı sonrasında erken kalkmanın verdiği halsizlikten kurtulmak ve yarım saatliğine dinlenmek için odama çekiliyorum. Dinlendikten sonra da soğuk havaya aldırış etmeden San Francesco del Deserto’nun o dillere destan güzellikteki bahçelerinde yürüyebilmek için sıkıca giyiniyorum. Katılımcılardan bazıları oturup sıcak bir şeyler içmeyi ve konuşmayı tercih ediyorlar. Bazıları ise birlikte yürümek ve konuşmak istiyorlar. Ben ise bu anı tamamen kendime ayırmak ve içsel yolculuğuma devam etmek istiyorum.
Meditasyonla Geçmişe ve Geleceğe Doğru Yolculuk:
San Francesco del Deserto adasındayım. Ben ve yine ben ve bir tane daha ben, başka kimse yok. Minik, etrafı maviyle çevrili yeşil bir dünyanın içindeyiz. Bahçe iki büyük kısma ayrılıyor ve ben bu bahçede yürüyüş yapacağım. Yürüyüşümü iki kısma ayırdım: Geçmişime ve geleceğime yolculuk.
Geçmişe doğru yürüyüp içinde birkaç güzel anı bulmak istiyorum. Gözlerim kapalı değil. Gün ışığını, ağaçların yeşilini, denizin mavisini algılıyorum. Martıların kanat çırpmalarını görüyorum. Uzaklardan geçen minik vapurların seslerini duyuyorum. Geldiğimden beri en çok yaptığım şey dua etmek, kendimi oldukça iyi hissediyorum. Biliyorum ki bu iyi hisler bana geçmişimden birkaç güzel anı getirecek.
Geçmişe yolculuk
Dakikalarca yürüyorum geçmişime doğru. Bu hızlı bir asansörden en aşağılara inmeye benziyor. Birkaç güzel anı yerine geçmişten minik ve kanatları kırık bir Serap'la karşılaşıyorum. Tatsız bir anı gözlerimin önüne geliyor ve 6-7 yaşlarında kendini yersiz yurtsuz hisseden gözleri yaşlı bir kız çocuğuna bakıyorum. Küçük bir kalbi kıracak o üzüntü verici anı henüz yaşamış ve ağlamaklı. Kendini yersiz ve yurtsuz hisseden, kanatları kırılmış o kız çocuğuna sarılıyorum. Her şeyin geçtiğini ve artık onunla olduğumu söylüyorum. Herkesi affediyorum o anımda. Herkesle hesaplarımı kapatıyorum. Yürüyüş boyunca bu duygusallığın etkisiyle ağlıyorum. Gözyaşlarıma engel olamıyorum. Fakat kendimi hafiflemiş hissediyorum. Aklımın ucundan geçmeyen bir anı içinde kendimi bulmama şaşıyorum bir yandan da. Kendimi nerelerde bırakmışım? Ne kadar zaman o kız çocuğu orada ağlamaklı beklemiş diye kendi kendime soruyorum. Ona daha önce sarılsaydım keşke diyorum bir yandan da.
Geleceğe yolculuk çabası
Geçmişe olan yolculuğu gözyaşlarıyla tamamladıktan sonra bahçenin öbür tarafında beni geleceğe doğru çıkacağım yolculuğum bekliyor. Gelecekten, henüz yaşamadığım geleceğimden bir anı bulmak istiyorum. Bahçenin etrafında birkaç tur atıyorum; fakat içimi bir hayal kırıklığı kaplıyor. Bir türlü o bir anda beni bulacak gelecek görüntüsüne ulaşamıyorum. Gözlerimi kapatıyorum, açıyorum, yoğunlaşmaya çalışıyorum; ama nafile istediğim o görüntü bir türlü gözlerimin önüne gelmiyor.
Gelecekte olduğunu fark etmek
Geleceğime doğru yaptığım bu başarısız yolculuk çabamdan sıkılıyorum ve onun yerine sevdiğim adamı düşünmeye başlıyorum. İki haftadır görüşemedik, kim bilir beni gördüğünde nasıl mutlu olacak diyorum. Ona birkaç küçük sürpriz hazırlamak istiyorum. Noel’de birlikte yiyeceğimiz yemeği tasarlıyorum bir yandan da. Yaz için de belki Türkiye’ye gideriz diyorum. Sonra kendime kızıyorum. Meditasyon yapıp geleceğini düşünecekken sen neler düşünüyorsun biraz profesyonel olamaz mısın Serap diye kendime gerçekten kızıyorum. Hatta kendimi cezalandırmak istiyorum. Sonra yeniden yoğunlaşabilmek için hiçbir şey düşünmeden bir süre daha yürümeye karar veriyorum. Çevremdeki güzelliklere yoğunlaşmaya çalışıyorum. Sonra bir anda olduğum yerde duruyorum ve kendi şapşallığıma gülmeye başlıyorum ve sen az önce kendi olmak istediğin geleceğini tasarlıyordun ve kesinlikle geleceğindesin Serap diyorum ve gülümsüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder