Uzun zamandır
İtalya’da bulunuyorum. Bu sevimli Akdeniz
ülkesinin bir çok şehrini ziyaret etme imkanım oldu. Geçenlerde
de sevgilim bana bir sürpriz yaptı ve tatile çıkacağımızı
söyledi. Elbette bu güzel sürpriz beni çok mutlu etti.
İstikamet
Emilia-Romania bölgesi’nde Cervia ve Milano Marittima!
Bildiği
toprakların dışına çıkmayı sevmeyen hatta çıkınca panik
olan, yerleşik düzene alışık bir sevgiliniz varsa ve
mesleklerinizden biri de rehberlikse yola çıktığınız an size
büyük iş düşüyor demektir. Bu anlamda Google’ın harita
hizmeti gerçekten çok işe yarıyor. Gitmeden önce yola çıktığımız
istikametten varacağımız istikamete otelimizin önüne kadar
güzergahı seçip rotamızı belirledik. San Zenone’den Castel
Franco’ya oradan Padova, Padova’dan otoban üzerinden Bologna,
Bologna’dan Ravenna, Ravenna’dan Classe ve oradan da Milano
Marittima’ya kadar hem harita olarak hem de liste halinde
çıktılarımızı alıp yola koyulduk. Elbette teknolojiyi bizden
daha ileri düzeyde kullananlar var, ancak sevgilimin teknoloji ile
arası iyi değil. Eski usul elimizde harita yola çıkmak son
teknoloji eseri araçlarla çıkmaya alışık bana komik gelirken
sevgilim Google’un sunduğu bu teknolojik hizmete de çok
güvenmiyor ve yakınlarına telefon açıyor, kardeşiyle konuşuyor
ve hangi yollardan gitmesi gerektiğini bir de onlara soruyor.
Elimde
haritalar ve notları sıkıca tuttuğumu ve yolu takip ettiğimi
sevgilime gösteriyorum. Böylece içinin rahat etmesini sağlıyorum.
En ufacık bir yol değişikliği halinde çok önceden haber vermem
gerekiyor. Beni panik ederse onu çok yanlış yollara
sürükleyebileceğimi söylüyorum. Acaba doğru yolda mıyız?
Yolumuzu kaybettik. Bence biz yanlış yoldayız deyip duruyor ve
şoförü kızdırıyorum. Ancak neticede yol boyu başarılı bir
yardımcı kaptanlık yapıp sağ sağlim Milano Marittima’ya
ulaşmamızı sağlıyorum. Elbette yol boyu aracı süren o olduğu
halde bütün işi ben yapmışım gibi böbürlenmeyi de ihmal
etmiyorum.
Sakin
bir tatil kasabasında güzelce kafa dinlemek ve bir süre kafamı
meşgul eden küçük kavgalardan uzaklaşmak bana iyi geliyor.
Adriyatik Denizi’yle Venedik’te tanışmış bir insan olarak
kendisiyle pek sevişmediğimizi söylemek isterim; ancak Milano
Marittima’nın sahilinde ayağımı suya değdirdiğimde berrak bir
su, temiz bir kum ve minik balıklar gülümsememe neden oluyur.
Yemekten
sonra şehrin antik kısmı Cervia’yı keşfe çıktığımız
akşamın keyfine dalıyorum. Şık şıkırdım giyinmiş, makyajını
yapmış, ayağımda topuklular, sevgilim kolumda tatil havasında
sokağın melodisini mırıldanıyorum. Minik minik dükkanlar ve
açık tezgahların önünden geçiyoruz. Bir çift küpe hediye
ediyor sevgilim bana. Adım başı sokak müzisyenleri şehrin
sesleri oluyorlar. Minik bir açık hava jaz konserine denk
geliyoruz. Yakınlardaki minik bir barda birer içki yudumluyoruz.
Minik buz parçalarının damağımda bıraktığı serinlikle sıcak
havaya meydan okuyorum. Müziğin ritmine kapılıyorum. “Mutlu
musun?” diyor sevgilim. “Mutluyum” diyorum. “Ya sen?” diye
soruyorum. “Ben de” diye yanıtlıyor.
Gündüz
güneşin akşam sokağın tadını çıkartıyoruz. Dostlarla akşam
sohbetleri yapıyoruz. Türk lokumunu ilk defa tattırdığımız
dostlarımızın ağzında bıraktığımız güzel tat ile mutlu
oluyoruz. Dinleniyoruz, birlikte vakit geçiriyoruz. En önemlisi de
sadece birbirimiz olduğumuzda bir olabildiğimizi görüyoruz.
Dönüş
vakti geldiğinde gelişin stresinden eser kalmıyor sevgilimde. Hadi
diyor madem bu kadar yol geldik buraya gelmişken seni bir Bizans
mimarisi eser ile tanıştırayım diyor.
Classe
şehrinde yapımı Ayasofya Kilisesi ile aynı olan bir kiliseyi
geziyoruz. Bizans Mozaikleri ile döşenmiş kilise beni adeta
büyülüyor. Ravenna’ya oldukça yakın olan bu şehir bu bölgede
bir zamanlar Bizans etkisinin ne boyutta olduğunu daha iyi anlamama
neden oluyor.
Bu
bölgenin en ünlü yemeği olan “piadina”yı yemeden geri
dönülmez diyor sevgilim ve bir bara gidip birer piadina yiyoruz.
Esasında İtalyanların piadina dedikleri bildiğiniz pide ya da
yufka ekmekten başka bir şey değil.
Dönüş
yolu için daha da cesur bir karar verip güzergah değiştirmeye
otoban yerine Po Deltası’nı da kapsayan sahil yolundan gitmeye
karar veriyoruz. Amacımız Chioggia’ya kadar sahil yolunu kullanıp
oradan Padova’ya ve sonra Castel Franco üzerinden eve ulaşmak.
Dönüş yolu gidişten çok daha keyifli geçiyor. Yemyeşil sahil
yolunu hayranlıkla izliyorum. Sayamadığım kadar çok nehrin
üzerinden geçiyoruz. Bu doğa harikalarını zamandan tasarruf
etmek için sıkıcı otobanı kullanarak kaçıranlardan olmadığımız
için seviniyorum. Yolculuk etmeyi daha keyifli hale getirdiği için
sevgilime teşekkür ediyorum. Güzel bir yolculuktan tatlı anılarla
dönüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder