22 Şubat 2016 Pazartesi

Milano Marittima Tatilimiz

Uzun zamandır İtalya’da bulunuyorum. Bu sevimli Akdeniz ülkesinin bir çok şehrini ziyaret etme imkanım oldu. Geçenlerde de sevgilim bana bir sürpriz yaptı ve tatile çıkacağımızı söyledi. Elbette bu güzel sürpriz beni çok mutlu etti.
İstikamet Emilia-Romania bölgesi’nde Cervia ve Milano Marittima!
Bildiği toprakların dışına çıkmayı sevmeyen hatta çıkınca panik olan, yerleşik düzene alışık bir sevgiliniz varsa ve mesleklerinizden biri de rehberlikse yola çıktığınız an size büyük iş düşüyor demektir. Bu anlamda Google’ın harita hizmeti gerçekten çok işe yarıyor. Gitmeden önce yola çıktığımız istikametten varacağımız istikamete otelimizin önüne kadar güzergahı seçip rotamızı belirledik. San Zenone’den Castel Franco’ya oradan Padova, Padova’dan otoban üzerinden Bologna, Bologna’dan Ravenna, Ravenna’dan Classe ve oradan da Milano Marittima’ya kadar hem harita olarak hem de liste halinde çıktılarımızı alıp yola koyulduk. Elbette teknolojiyi bizden daha ileri düzeyde kullananlar var, ancak sevgilimin teknoloji ile arası iyi değil. Eski usul elimizde harita yola çıkmak son teknoloji eseri araçlarla çıkmaya alışık bana komik gelirken sevgilim Google’un sunduğu bu teknolojik hizmete de çok güvenmiyor ve yakınlarına telefon açıyor, kardeşiyle konuşuyor ve hangi yollardan gitmesi gerektiğini bir de onlara soruyor.
Elimde haritalar ve notları sıkıca tuttuğumu ve yolu takip ettiğimi sevgilime gösteriyorum. Böylece içinin rahat etmesini sağlıyorum. En ufacık bir yol değişikliği halinde çok önceden haber vermem gerekiyor. Beni panik ederse onu çok yanlış yollara sürükleyebileceğimi söylüyorum. Acaba doğru yolda mıyız? Yolumuzu kaybettik. Bence biz yanlış yoldayız deyip duruyor ve şoförü kızdırıyorum. Ancak neticede yol boyu başarılı bir yardımcı kaptanlık yapıp sağ sağlim Milano Marittima’ya ulaşmamızı sağlıyorum. Elbette yol boyu aracı süren o olduğu halde bütün işi ben yapmışım gibi böbürlenmeyi de ihmal etmiyorum.
Sakin bir tatil kasabasında güzelce kafa dinlemek ve bir süre kafamı meşgul eden küçük kavgalardan uzaklaşmak bana iyi geliyor. Adriyatik Denizi’yle Venedik’te tanışmış bir insan olarak kendisiyle pek sevişmediğimizi söylemek isterim; ancak Milano Marittima’nın sahilinde ayağımı suya değdirdiğimde berrak bir su, temiz bir kum ve minik balıklar gülümsememe neden oluyur.
Yemekten sonra şehrin antik kısmı Cervia’yı keşfe çıktığımız akşamın keyfine dalıyorum. Şık şıkırdım giyinmiş, makyajını yapmış, ayağımda topuklular, sevgilim kolumda tatil havasında sokağın melodisini mırıldanıyorum. Minik minik dükkanlar ve açık tezgahların önünden geçiyoruz. Bir çift küpe hediye ediyor sevgilim bana. Adım başı sokak müzisyenleri şehrin sesleri oluyorlar. Minik bir açık hava jaz konserine denk geliyoruz. Yakınlardaki minik bir barda birer içki yudumluyoruz. Minik buz parçalarının damağımda bıraktığı serinlikle sıcak havaya meydan okuyorum. Müziğin ritmine kapılıyorum. “Mutlu musun?” diyor sevgilim. “Mutluyum” diyorum. “Ya sen?” diye soruyorum. “Ben de” diye yanıtlıyor.
Gündüz güneşin akşam sokağın tadını çıkartıyoruz. Dostlarla akşam sohbetleri yapıyoruz. Türk lokumunu ilk defa tattırdığımız dostlarımızın ağzında bıraktığımız güzel tat ile mutlu oluyoruz. Dinleniyoruz, birlikte vakit geçiriyoruz. En önemlisi de sadece birbirimiz olduğumuzda bir olabildiğimizi görüyoruz.
Dönüş vakti geldiğinde gelişin stresinden eser kalmıyor sevgilimde. Hadi diyor madem bu kadar yol geldik buraya gelmişken seni bir Bizans mimarisi eser ile tanıştırayım diyor.
Classe şehrinde yapımı Ayasofya Kilisesi ile aynı olan bir kiliseyi geziyoruz. Bizans Mozaikleri ile döşenmiş kilise beni adeta büyülüyor. Ravenna’ya oldukça yakın olan bu şehir bu bölgede bir zamanlar Bizans etkisinin ne boyutta olduğunu daha iyi anlamama neden oluyor.
Bu bölgenin en ünlü yemeği olan “piadina”yı yemeden geri dönülmez diyor sevgilim ve bir bara gidip birer piadina yiyoruz. Esasında İtalyanların piadina dedikleri bildiğiniz pide ya da yufka ekmekten başka bir şey değil.
Dönüş yolu için daha da cesur bir karar verip güzergah değiştirmeye otoban yerine Po Deltası’nı da kapsayan sahil yolundan gitmeye karar veriyoruz. Amacımız Chioggia’ya kadar sahil yolunu kullanıp oradan Padova’ya ve sonra Castel Franco üzerinden eve ulaşmak. Dönüş yolu gidişten çok daha keyifli geçiyor. Yemyeşil sahil yolunu hayranlıkla izliyorum. Sayamadığım kadar çok nehrin üzerinden geçiyoruz. Bu doğa harikalarını zamandan tasarruf etmek için sıkıcı otobanı kullanarak kaçıranlardan olmadığımız için seviniyorum. Yolculuk etmeyi daha keyifli hale getirdiği için sevgilime teşekkür ediyorum. Güzel bir yolculuktan tatlı anılarla dönüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İtalya'da Yaşamak

Yurtdışı deneyimleri İtalya’nın birçok şehrinde sıklıkla misafirlerimi gezdiriyorum. Büyük bir hevesle geliyorlar ve İtalya’da bulunma...