Yeni bir yıl başladı. Bu sene ile birlikte ben biraz daha kendime
döndüm. Uzun bir süredir politik gündemin kirliliği ve içi boş
paylaşımları takip etmekten yorgun düşen bünyelerin ilacı bir
bardak sıcak çay ve sakinlik veren müzikmiş. Venedik’te günler kendi değişmeyen temposunda sürüp gidiyor.
Üst komşum hiç ara vermeden piyanosunun başında ve bazen ağır
aksan bazen ritmini arttırmış melodileriyle yatak odamı dolduruyor.
Üst katın armonisini alt katın gür sesli terzisi Cristina
bozuyor. Onun kadar yüksek tondan konuşan, bağıran, gülen bir
başkası tanımadım.
Evimin bulunduğu meydanda keyifle vitrinini seyrettiğim en uyguna
kitaplar bulduğum Fransız kitapçısı da sonunda restoranlar
zincirine eklenecek bir halkaya kurban gitti. Acı acı ağlasan da
Venedik bu kapitalist düzene en çok uyan sen oluyorsun hep. Ey
turist ne olurdu sanki yeme içme kadar önem verseydin okumaya, ne
olurdu sanki Çin işi onca kıymetsiz hediyelik yerine kitap
alsaydın bir tane de!!!
Strada Nova üzerindeki tarihi tiyatro binası süpermarket oldu.
Başınızı kaldırıp baktığınızda birbirinden güzel
fresklerin güzelliği sizi tam esir alacakken indirime giren peynir
ve şarküteri reyonunda bulursunuz kendinizi. Ben henüz girmedim
kapısından içeri, ama Venedik’e gelip de yahu bir süpermarket
bulamadık diye yakınan turistler muhakkak mutlu olacaktır.
Bütün bunlar beni karamsarlığa itmiyor elbette. Hala bu şehrin
büyüsünün etkisindeyim. Her sabah ve her aksam her gece ve her
gündüz iyi ki beni kolların arasına aldın Venedik diyorum
şehrime sarılıp. İnsan memnuniyetlerini hep sunmalı ki yaşam
alanı da ona güzelliklerle dönsün.
Sabah yürüyüşü için şehrin kuzeyini seçtiğimden sanırım
ağırı soğuk ve rüzgarla mücadele ederken bir yandan da
Venedik’e şükranlarımı sunamamıştım o nedenle penceremden
uzun uzun San Giovanni e Paolo Kilisesi’ne bakıp ona iyi ki bu
kadar kocamansın ve iyi ki kuzeyden gelen soğuk ve rüzgarı
kesiyorsun dedim. Bir zamanların Serenissima'sı yani dünyanın
en huzurlu şehri bana huzur vermeye devam ediyor. Buraya yolu
düşenler, hayatlarının bir döneminde Venedik’te kalmış
olanlar için tatlı bir düş olarak kalıyor. Ben o düşü her gün
görüyorum. Venedik’ten günlüklerle arada sırada görüşmek
üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder